top of page

184'ü aradım ve Sağlık Bakanı'nı ŞİKAYET ETTİM. Allah'tan dileğim odur ki, BENİ MAHKEMEYE VERSİNLER

Yazıdan SATIR BAŞLARI...

  • Sağlık Bakanlığı'nı (184) aradım. Sağlık Bakanı'nın kendisini, Bilim Kurulu'nu ve ekranlardan milleti terörize eden doktorları şikayet ettim. Kovid palavralarını detaylıca anlattım. Görevlinin dünyadan haberi yoktu. Bir vatandaş olarak üzerime düşeni yaptım. Vicdanen rahatım.

  • 53 dakikalık uzun bir konuşma oldu. İnsanlara aylardır nasıl yalan söylendiğini, PCR testlerinin ne kadar güvenilir olmadığını, ilaçların insanlarda bıraktığı tahribatı, terörist doktorların yalanlarını ve aile içi müdahale sinyallerinden duyduğum rahatsızlığı ifade ettim.

  • Ne demek "evde maske takın?", Ne demek "aile hekimleri tarafından denetleneceksiniz?" Siz kimsiniz milletin evine giriyorsunuz?

  • "Eğer bunların içerisinde yalan ve iftira varsa beni mahkemeye versinler. Ben hapis yatmaya razıyım" dedim. İnşallah verirler.

  • Kütahya İl Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şubesi'nden bir komiser aradı şimdi. "Muhammed Bey endişe ettiğiniz gibi değil. Bu sadece tedbir amaçlı bir uygulama. Haberde bazı şeyler çarpıtılmış. Kimsenin evine girilmedi. Sadece insanları bilgilendirdik" dedi.

  • Ben de kendisine maske yasaklarının da bu şekilde başladığını ama bugün arabada ve ormanda bile maske mecburiyeti ile karşı karşıya olduğumuzu, pilot bölge olarak başlarda Konya, Gaziantep gibi illerin seçildiğini ancak zamanla 81 ilin tamamına yayıldığını söyledim.

  • Bu da böyle olacak. Bugün seçilen ilçe Hisarcık olur. Sonra Emet, sonra Simav, sonra Gediz olur. Sonra tüm Kütahya olur. Sonra birkaç pilot il daha seçilir ve sonra tüm Türkiye'ye yayılır. Bu olmayacak diyemezsiniz çünkü siz de bilmiyorsunuz ne olacağını.

  • İnsanlar önce %70'in üstünde yanlış sonuç verdiği tüm dünyanın malumu olan test kitleriyle insanlar önce pozitif çıkartılıyor. Sonra verilen yanlış ve yüksek doz ilaçlarla ölüme gönderiliyor. Siz evinde ölen kaç insan duydunuz?" dedim. "Hiç duymadım" dedi.




Allah'ın izniyle öğleden sonra Sağlık Bakanlığı ve CİMER'İ arayıp, Sağlık Bakanı'nın dünkü (03.11.2020) açıklamalarından ve son zamanlarda yaptığı açıklamalardan rahatsız olduğumu ve suç işlediğini söyleyeceğim. Kendi adıma tepkimi göstereyim de vicdanın rahat etsin. Yeter bu kadar kepazelik.


Bence bu kadarını artık herkesin yapması gerekiyor. Dikkat edin aylardır yaptıkları haksızlığa hukuksuzluğa kanunsuzluğa karşı tepkisiz kaldık. Kendimizi onların yerine koyalım. Hiçbir mukavemet görmezsek devam etmez miyiz yaptıklarımıza? Ederiz. O halde yapılacak olan belli.


Sağlık Bakanı'nın son günlerde attığı skandal tivitlerin de ekran görüntüsünü alıp arşivliyorum.


Bir gün lazım olacak. Alenen suç işliyor. Kanunda hiçbir yeri olmayan şeyler dayatıyor insanlara. Ama Türk milleti rahatını bozmayı sevmiyor. Cesur davranamıyor. Meydanı boş buldular.


Bu yaptığım da tamamen anayasal bir haktır. Ben vatandaş olarak bu adamların her istediğine boyun eğmek zorunda değilim. Bunlar kanunsuz iş yapamaz mı?


Ne demek

"evde maske takın?"

Ne demek

"aile hekimleri tarafından denetleneceksiniz?"

Siz kimsiniz milletin evine giriyorsunuz?


Senin gibi gerizekalılar yüzünden evimizde dahi maske ve mesafe dayatması ile karşı karşıyayız. İki gün sırtım ağrır, ateşim çıkar mı diye düşüneceğine ömür boyu köle olur muyum diye düşün bence artık. 24 saat televizyondan yalan izliyorsunuz. Başınıza gelenler hep bu yüzden.


Sağlık Bakanlığı'nı (184) aradım.

Sağlık Bakanı'nın kendisini, Bilim Kurulu'nu ve ekranlardan milleti terörize eden doktorları şikayet ettim. Kovid palavralarını detaylıca anlattım. Görevlinin dünyadan haberi yoktu. Bir vatandaş olarak üzerime düşeni yaptım. Vicdanen rahatım.


53 dakikalık uzun bir konuşma oldu.

  • İnsanlara aylardır nasıl yalan söylendiğini,

  • PCR testlerinin ne kadar güvenilir olmadığını,

  • ilaçların insanlarda bıraktığı tahribatı,

  • terörist doktorların yalanlarını

  • ve aile içi müdahale sinyallerinden

duyduğum rahatsızlığı ifade ettim.


Ve söylediklerimden dolayı beni mahkemeye vermelerini özellikle rica ettim. Test kitleri ve ilaçlar hakkında Türkiye'den ve dünyadan birçok örnek verdim.

"Eğer bunların içerisinde yalan ve iftira varsa beni mahkemeye versinler. Ben hapis yatmaya razıyım"

dedim. İnşallah verirler.


Allah'tan dileğim odur ki, beni mahkemeye versinler. Bütün bildiklerimi, aylardır topladığım arşivi dürüst, cesur ve namuslu bir savcının önünde mahkemeye sunmak istiyorum. Bıktım artık bu yaşanan cinnet halinden. Tepkisiz geçirdiğimiz her gün, despotizmin dozunu artırıyorlar.


Şunu da çok net bir şekilde gördüm ki konuştuğum hanımefendinin dünyadan haberi yoktu. Haberlerden derleme birkaç bilgi paylaştım özellikle ses kaydına ve şikayet dilekçesine eklemesi için. Hiçbirinin intihar edilecek bir tarafı yok. Sağlık Bakanı'nı da bizzat şikayet ettim.


Ben bu işlerin bilincinde bir vatandaş olarak, bir müslüman olarak üzerime düşeni yaptığıma inanıyorum. Ama yetmez. Diğer farklı mercilere şikayet edip, dava açacağım. Elimden ne geliyorsa sonuna kadar kullanacağım. Buradan tivit atmanın ötesinde somut adımlar atmak gerekiyor.


İnsanların dünyadan haberi yok. Bu sürece engel olunmazsa başlarına ne geleceğini farkında değiller. Yaşanan her olaya siyasi ve dünyevi menfaat penceresinden bakıyorlar. Yarın Allah korusun sokaklar karışırsa bunun hesabını kim verecek? Ve insanları buna zorluyorlar bilerek.


Bugün bir şeyler yapma imkanı olup da yapmayan, konuşma imkanı olup da susan her kim var ise yarın iş işten geçtikten sonra çok pişman olacak. Ben bu nedâmeti yaşamamak için, Allah rızası için elimden geleni aylardır yapmaya çalışıyorum. Bugün de ilk somut tepkimi gösterdim.


Bu bir isyan değil. Tam aksine yapılan yanlışlara bir vatandaş olarak tepki gösteriyorum. Bu kadarını yapmayacaksak, yarın başımıza gelecek olanlardan dolayı şikayet etme hakkımız da olmaz. Elhamdülillah vicdanen rahatım ve sonuna kadar da devam edeceğim. Korkaklığın lüzumu yok.


"Devlet veya hükümete mi karşısın?" diyenlere de şu cevabı bırakıyorum.

Hiçbir partinin mensubu değilim. Kapısından içeri girmişliğim yoktur elhamdülillah. Zaten bu yüzden de hür ve rahat davranabiliyorum. Benim kimseye diyet borcum yok. Allah'ın kuluyum.


İktidarın ne muhalifiyim, ne de müeyyidiyim. Doğrusunu en çok alkışlayanlardan olduğum gibi, yanlışını en şedit eleştirenlerdenim. İktidar veya muhalefet beni ne cennete götürür, ne de cehennemden kurtarır. Bugün bu tepkiyi gösteriyorsak, memleketin sürüklendiği felaket yüzünden.


Hak yolda, vatan ve millet uğruna gösterdikleri her gayret için Allah razı olsun dedik bugüne kadar. Ama bugün yapılanları görünce Allah hakkımızı alsın diyoruz. "Bizi aldatan, bizden değildir" buyuruyor Peygamberimiz, aldanan değil. Bizi aldattılar ise, aldatanlar düşünsün.


Hiçbir şeyci de değilim. Kendi halimde biriyim. Açık kimliğimle yazıyorum. Adım belli, soyadım belli, profil resmim de var. Açık açık yazıyorum ki yazdıklarımdan dolayı "trol, tetikçi" bilmem ne yaftası yemeyeyim. Kimi eleştirsek, karşı tarafın adamı sanıyorlar.

Değiliz kardeşim.


 

Kütahya İl Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şubesi'nden bir komiser aradı şimdi. Oluşturduğumuz etiket ile ilgili ve duymuş olduğumuz rahatsızlıkla ilgili uzunca bir konuşma geçti aramızda. Vatandaş olarak duyduğumuz rahatsızlıkla ilgili çok şey söyledim.


"Muhammed Bey endişe ettiğiniz gibi değil. Bu sadece tedbir amaçlı bir uygulama. Haberde bazı şeyler çarpıtılmış. Kimsenin evine girilmedi. Sadece insanları bilgilendirdik" dedi.


Ben de kendisine maske yasaklarının da bu şekilde başladığını ama bugün arabada ve ormanda bile maske mecburiyeti ile karşı karşıya olduğumuzu, pilot bölge olarak başlarda Konya, Gaziantep gibi illerin seçildiğini ancak zamanla 81 ilin tamamına yayıldığını ve bunda turizm sezonunun bitmiş olmasının büyük bir etkisi olduğunu söyledim. Bunun da aynı şekilde olmayacağının bir garantisi var mı diye sordum. "Sonuçta hatırlayın maske mecburiyeti de böyle başladı. Önce takmayın, sonra takabilirsiniz, sonra takmanız daha iyi olur, sonra takmalısınız, sonra takın dediler. Daha sonra 300 TL olan takmama cezası 900 TL oldu. Sonra tüm Türkiye'ye yayıldı.


Bu da böyle olacak. Bugün seçilen ilçe Hisarcık olur. Sonra Emet, sonra Simav, sonra Gediz olur. Sonra tüm Kütahya olur. Sonra birkaç pilot il daha seçilir ve sonra tüm Türkiye'ye yayılır. Bu olmayacak diyemezsiniz çünkü siz de bilmiyorsunuz ne olacağını. Daha doğrusu şimdiye kadar neler olduğunu da bilmiyorsunuz. İnsanlar önce %70'in üstünde yanlış sonuç verdiği tüm dünyanın malumu olan test kitleriyle insanlar önce pozitif çıkartılıyor. Sonra verilen yanlış ve yüksek doz ilaçlarla ölüme gönderiliyor. Siz evinde ölen kaç insan duydunuz?" dedim.


"Hiç duymadım" dedi.


"Peki ya hastanede? 10 binden fazla insan öldü. Ne adı altında peki? Tedavi. Komiserim ben 16 hap içsem benim midem yıkandıktan sonra gelir benim ifademi almaz mısınız intihara teşebbüsten?" diye sordum.


Güldü. "Elbette" dedi.


"Eee bunun adı nasıl tedavi oluyor o halde? Bunda bir tuhaflık yok mu?" dedim.


Bir diğer değindiğim husus da şu oldu. Ben Mardinliyim. Konya'da oturuyorum. Vatansever ve milliyetçi bir insanım. Askerliğimi de Kütahya'nın Simav ilçesinde jandarma olarak yaptım. Vatanıma bağlı bir insanım elhamdülillah. Askerde asker arkadaşlarımla traş olurken israf ettikleri su yüzünden, fazla açtıkları çeşme yüzünden, çöpe döktükleri yemek yüzünden kavga etmiş, tartışmış bir insanım. Bunu da bir iki gün yapmadım. Tam 6 ay müstemirren yaptım. Ben ülkem, devletim, milletim zarar görsün ister miyim? "Bakın Komiser Bey, yanımda teyzemin oğlu var. Siz aramadan evvel onunla çay içiyorduk yan odada. Kilis'te Özel harekat polisi. Ben devletimin polisi zarar görsün ister miyim? Benim endişe ettiğim husus şu: Allah korusun yarın bir gün milletin canına tak eder, insanlar patlama noktasına gelir, sokağa dökülür haklı tepkilerini dile getirmek için. Ama araya PKK, DHKP-C ve FETÖ Terör Örgütleri'nin militanları karışır ve ortalığı provoke ederler. Sonra alın size iç savaş. Ben bundan korkuyorum. Endişeleniyorum.


Sokağa çıkma yasağı gelmesini kim ister? PKK, DHKP-C, FETÖ ve D.S. Terör Örgütleri...

Sokağa çıkma yasağı gelsin ki millet isyan edip sokaklara dökülsün. 3-5 haklı adamın arasına karışıp, ortalığı terörize edecekler. Biz de diyoruz ki bırakın kardeşim milleti darlamayı. Hepsi bu.


Cenabı Allah bu gecenin hakkı hürmeti için vatanımıza, milletimize, devletimize, insanımıza, Müslüman alemine, mazlum gayri müslimlere tuzak kuranlara, tuzaklarında boğulmayı nasip etsin. Cenabı Allah hepimizi bu şerirlerin şerrinden korusun. Amin deyin.:)


Ne yani şimdi Dünya Sağlık Terör Örgütü'nün militanlığını yapan felaket tellallarının içinde PKK'lı, DHKP-C'li, FETÖ'cü, Gates ve Rockefeller Vakfı'nın beslemesi, mason olan kimse yok öyle mi? Satılmış heriflerin para derdi yok. Kısıtlama diye yırtınıyorlar. Millet de alkışlıyor.


Kediyi kenara sıkıştırırsanız sizi cırmalar. İnsanlara kenara sıkıştırıldıklarını hissettirmeyin. Bu izlenimi vermeyin. İnsanlar polisin ve devletin müşfik, merhametli yüzünü görmek ister. Sokakta kendisini denetleyen, evine girmeye teşebbüs eden, kendisini dikizleyen bir polis tasavvuru herkesi ürkütür. Bakın Avrupa'da halk polisle çatışır hale geldi fazla yasaklardan dolayı. Yarın Allah korusun burada da olmayacağının garantisi var mı?" dedim. Ben bundan korkuyorum arkadaşlar. Eminim herkes de benim gibi düşünüyordur. İnsanlar kendisini evde de emin ve güvende hissetmeyecekse ne yapsınlar peki? Ayrıca kendisine yaptığım şey suç ise arabama atlayıp Konya'dan Kütahya'ya giderek kendimi emniyete teslim edeceğimi de söyledim. "Ama Allah rızası için bu uyarıları dikkate alın. Ve yukarılara sesimizi duyurun. Gidişat sizin düşündüğünüz kadar masumane değil. Bakın Peru'da asker zoruyla evlere gidilip insanlar aşılanır hale geldi haberiniz var mı bundan?" dedim. Yoktu elbette. Şunu da söyleyeyim. Komiser Bey Allah için dinlemesini bilen, kibar, sevecen bir beyefendi idi. Sabırla dinledi.


Allah kendisinden razı olsun. "Adım belli, eşgalim belli, numaramı tak diye bulmuşsunuz. Ne güzel. İstediğiniz zaman arayın. Yaptığım suçsa haber edin gelip ben Kütahya'ya teslim olayım. Ama n'olur biraz da işin bu tarafından bakın." dedim. İnşallah tekrar iletişime geçeceğini söyledi. Hassasiyetimden dolayı da teşekkür etti. Ben de önem verip de aradığı ve sabırla dinlediği için teşekkür ettim. Atladığım şeyler elbette var. Aklıma geldikçe yazarım inşallah. Konuşmanın çerçevesi genel olarak buydu. Demek istediğim, herkes kendisini ve yaptığı işi ciddiye alsın. Kendisini küçümsemesin. "Ben ne yapabilirim ki?" demesin. Her zaman söylüyorum: "Tüm uyuyanları uyandırmaya tek bir uyanık yeter." Kaldı ki birkaç kişi de değiliz. Elhamdülillah çok daha kalabalığız. Biz uyanıklar olarak uyuyanları uyandırmakla mükellefiz.


Biz gayretimizden mes'ulüz. sonuçtan neticeden değil.

"Karanlığa küfredeceğine, bir mum yak" demişler. Yanılmıyorsam Konfiçyüs'ün sözü.

Herkes bir şeylerden rahatsız ama icraata gelince herkes meseleyi birbirine paslıyor. Biz üzerimize düşeni yapalım da gerisi elbette Allah'ın takdiri. Herkes ciddiye alsın.

Bir şiirle yazımı sonlandırmak istiyorum şimdilik. Allah'a emanet olun. Herkese sevgiler, saygılar.

"Tohum saç, bitmezse toprak utansın!

Hedefe varmayan mızrak utansın!

Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen!

Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!"



1.091 görüntüleme

İlgili Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page