top of page

6 Mayıs Raporu

Güncelleme tarihi: 2 Tem 2020

Uzmanlarla yapılan video söyleşileri

Stanford Üniversitesi’nden profesör John Ioannidis, CNN'deki bir söyleşide Kovid-19’un genel halk için influenza (grip) kadar, “yaygın ve hafif bir hastalık” olduğunu açıklıyor. Bakım evleri ve hastanelerdeki hastalar normalden daha fazla korunmalıdır.

Stanford Üniversitesi’nden profesör Dr. Scott Atlas, CNN'deki bir söyleşide “Kovid-19’u bitirmek zorunda olduğumuz fikrinin sağlık sektöründe feci bir duruma yol açtığını” anlatıyor. Profesör Atlas hastalığın “genelde hafif” olduğunu ve mantık dışı korkular yaratıldığını söylüyor. Genel halka yaygın test uygulanması için de “kesinlikle hiçbir neden bulunmadığını”, testlerin sadece hastaneler ve bakım evlerinde gerekli olduğunu sözlerine ekliyor. Profesör Atlas Nisan ayı sonunda 15.000 yoruma yol açan "Veriler burada – Paniği durdurun ve topyekun izolasyona son verin" başlıklı bir makale yazdı.

Epidemiyolog Dr. Knut Wittkowski kendisiyle yapılan yeni bir söyleşide, Kovid-19’un tehlikesinin griple benzer olduğunu ve çoğu ülkede tecritten önce doruğun zaten aşıldığını anlatıyor. Toplumların topyekun tecrit edilmesinin, yararı olmadığı gibi, müthiş bir zarara yol açan feci bir karar olduğunu söylüyor. En önemli önlem bakım evlerinin korunmasıdır. Bill Gates’in Kovid-19 konusundaki beyanları “saçma” olup, “gerçekle hiçbir ilişkisi yoktur”. Dr. Wittkowski’ye göre, Kovid-19’a karşı bir aşı gerekli olmayıp, İngiliz epidemiyolog Neil Ferguson’un örnek alınan Kovid-19 modeli “bütünüyle hatalı”ydı.

Alman virolog Hendrik Streeck, türünün öncüsü olan antikor araştırmasının nihai sonuçlarını şöyle anlatıyor. Profesör Streeck, Kovid-19’un ölümcüllüğünü %0,36 olarak bulmuştur, ama bunun bir üst sınır olduğunu ve ölümcüllüğün olasılıkla %0,24 ile %0,26 aralığında, hatta bunun daha altında olduğunu açıklıyor. Testleri pozitif çıkarak ölenlerin yaş ortalaması yaklaşık 81’dir.

Kovid-19’un yayılımının Şubat ayından beri analizini yapmakta olan Nobel ödüllü biyoloji profesörü Michael Levitt, genel tecriti "dev bir hata" olarak tarif ediyor, özellikle de risk gruplarını korumak gibi, daha fazla hedef gözeten önlemlerin alınması çağrısında bulunuyor.

Mikrobiyoloji emeritus profesörü Sucharit Bhakdi Almanya'da yapılan yeni bir söyleşide, politikacıların ve medyanın, halka yönelik “tahammül edilemeyecek bir korku çığırtkanlığı” ve “sorumsuz bir dezenformasyon kampanyası” yürütmekte olduğunu açıklıyor. Profesör Bhakdi’ye göre, genel toplum için maskeler gereksiz ve tehlikeli “mikrop yuvaları” haline gelebilir. Şu andaki krizin politikacıların kendileri tarafından yaratılmış olup, virüsle çok az ilgili olduğunu ileri sürüyor. Korona virüsüne karşı bir aşı ise domuz gribinde olduğu gibi “gereksiz ve tehlikeli” olup, mecburi aşılama hatalı bir uygulamadır. Profesör Bhakdi’ye sözlerine, WHO’nun “yıllardır verdiği birçok yanlış kararın sorumluluğunu hiç almadığını” söyleyerek devam etti. (Not: Bu video YouTube tarafından geçici olarak silinmiştir)

İsviçreli enfeksiyonoloji baş hekimi Dr. Pietro Vernazza, kendisiyle yapılan yeni bir söyleşide, Kovid-19’un “insanların büyük çoğunluğu için hafif geçirilen” bir hastalık olduğunu açıklamaktadır. “Enfekte olmuş insanları saymak ve daha fazla test yapılması çağrısında bulunmak” pek bir yarar getirmeyecektir. Buna ek olarak, korona istatistiklerinde yer alan insanların çoğu sadece Kovid-19’dan ölmemektedir. Dr. Vernazza’ya göre, kendilerinde belirti olmayanların maske takmasının yararına ilişkin hiçbir kanıt yoktur. (arşiv versiyonu)


Tıbbi çalışmalar

Mevcut PCR (polimeraz zincir reaksiyonu) ve antikor araştırmalarının yeni bir değerlendirmesi, Kovid-19’un ortalama ölümcüllük değerinin (IFR) %0,20, yani şiddetli bir grip aralığında olduğunu göstermektedir.

Danimarka'da kan verenlerle yapılan yeni bir antikor çalışması, 70 yaşının altındaki kişiler için %0,08 gibi çok düşük bir Kovid-19 ölümcüllüğü (IFR) olduğunu ortaya koymuştur.

Kovid-19’dan ilk ve en fazla etkilenmiş ülkelerden biri olan İran’da yapılan yeni bir antikor çalışması da %0,08 ile to %0,12 arasında çok düşük bir ölümcüllük göstermiştir.

Japonya'da yapılan yeni bir antikor çalışması, daha önce düşünüldüğünden 400 ile 800 kat daha fazla insanın yeni korona virüsüyle temas ettiği halde, ya hiç belirti göstermediği ya da çok az belirti gösterdiği sonucuna varmıştır. Japonya’da şu ana kadar görece az sayıda test yapılmıştır.

Ünlü virolog Christian Drosten’in katılımıyla Almanya'da yapılan yeni bir çalışma, nüfusun yaklaşık üçte birinin, olasılıkla daha önceki korona virüsleri (soğuk algınlığı virüsleri) ile temas yoluyla, Kovid-19 korona virüsüne karşı zaten bir miktar hücresel bağışıklığı olduğunu gösteriyor. T-hücreleri denilen hücrelerce geliştirilen bu hücresel bağışıklık, PCR’den önemli ölçüde yüksek olup, antikor testleri birçok insanın neden yeni korona virüsü yüzünden hiç belirti göstermediği veya çok az belirti gösterdiği olgusunu öneriyor ve kısmen de açıklayabiliyor.

ABD’nin Tennessee eyaletindeki bir hapishanede, testleri pozitif çıkmış 1349 kişiden yalnızca 2’si belirti göstermiştir.

Fransızların Charles de Gaulle uçak gemisinde testleri pozitif çıkan 1046 denizciden şu ana kadar hiçbiri ölmedi. ABD’nin uçak gemisi Theodore Roosevelt’te, testleri pozitif çıkan 969 denizciden şu ana kadar yalnızca biri öldü (önceden sahip olduğu hastalıklar ve kesin ölüm nedeni bilinmiyor). Bu, o gruptaki ölümcüllük oranının 0 veya %0,1 olduğunu gösteriyor.

Birçok medya kuruluşu, Güney Kore’de hastalıktan iyileşen insanların “yeniden enfekte olduğu” iddiasını haber yapmıştır. Halbuki, araştırmacılar artık bu 290 adet kuşkulu vakanın hepsinin, “enfeksiyon yapmayan virüs parçacıkları”nın yol açtığı hatalı-pozitif test sonuçları olduğu sonucuna varmıştır. Bu sonuç, PCR virüs testlerinin bilinen güvenilmezliğini bir kez daha vurgulamıştır.


Diğer tıbbi güncellemeler

Birçok medya kuruluşu, Kovid-19 ile bağlantılı olarak, gitikçe daha fazla çocuğun Kawasaki hastalığına (bir damar iltihabı) yakalanacağı haberleri yapmıştı. Halbuki, İngiltere’deki Kawasaki Hastalık Vakfı, yaptıkları basın açıklamasında, şu sıra her zaman olduğundan daha fazla değil, daha az Kawasaki vakası bildirildiğini ve bu az sayıdaki vakanın sadece yaklaşık yarısının korona virüsü testlerinin pozitif çıktığını açıklamıştır.

Bir fransız doktorun Kovid-19 konusunda Fransız Sağlık Bakanlığı'na yazdığı açık mektupta, “21. yüzyılın en büyük sağlık yutturmacası”ndan söz ediliyor. Doktor, virüsün nüfusun geneli için tehlikesinin influenza düzeyinde olduğunu ve tecritin sonuçlarının virüsün kendisinden daha tehlikeli olduğunu ileri sürüyor.

Fransa’da daha sonra yapılan bir soruşturmada, Kovid-19 testi pozitif çıkmış ilk hastanın daha önce varsayıldığından bir ay önce 2019 Aralık ayı sonunda çoktan tedavi edilmiş olduğu henüz ortaya çıkmıştır. Bu kişi gribe bağlıymış gibi görünen bir zatürre tedavisi görüyordu. Bu vaka, yeni korona virüsünün ya Avrupa’ya düşünüldüğünden daha önce geldiğini, ya varsayıldığı kadar yeni olmadığını, ya da test sonucunun hatalı bir pozitif olduğunu gösteriyor. Buna ek olarak, o zamandan bu yana çoktan iyileşmiş olan bu kişinin gripten mi, korona virüsünden mi, yoksa her ikisinden de mi muzdarip olduğu konusu açık değildir.

WHO’nun başkanı bu yakınlarda İsveç’i Kovid-19’u ele alış biçimi açısından başarılı bir model olarak övmüş, İsveç’in, sağlık politikasını başarıyla ve “toplumun ortaklığıyla” uyguladığını söylemiştir. Daha önce, Kovid-19 konusundaki rahat yaklaşımı nedeniyle İsveç, yabancı medya ve politikacılar tarafından haftalarca ağır biçimde eleştirilmişti.

Bütün Avrupa ülkeleri arasında Kovid-19’a karşı en az eyleme geçmiş ve futbol maçları gibi büyük etkinlikleri bile yasaklamamış olan Beyaz Rusya’da, iki ayı aşkın bir süre içinde testleri pozitif çıkmış ya da kuşkulu Kovid-19 ölümü olarak bildirilen yalnızca 103 vaka vardır. Beyaz Rusya uzun-dönem başkanı Lukashenko, koronayı bir "psikoz" olarak adlandırmıştır. Onu eleştirenler ise gerçek ölüm rakamlarını gizlediğini söylemektedir.

Kanadalı bir araştırmacı tarafından yapılmış kapsamlı bir literatür taramasına göre maskeler soğuk algınlığı ve influenzaya karşı koruma sağlamıyor.

İsviçreli bir psikiyatri başhekimi, psikolojik sorunlarda keskin bir artış ile tecrit ve işsizlik yüzünden dünya çapında 10.000'i aşkın fazladan intihar beklemektedir .

Kovid’in çoğalmasını gösteren ve üreme rakamı denilen rakam, gittikçe daha fazla politik bir konu haline geliyor. Halbuki, bu durum gerçekleri değiştirmiyor: birçok ülkede yayılımın doruğa ulaşması tecritten önceydi ve üreme hızı basit gündelik ve hijyenik önlemler sayesinde düşmüştü veya 1 olarak kabul edilen dengeli değerin altındaydı. Tecrit işte bu nedenle epidemiyolojik açıdan gereksizdi.

Kovid-19 korona virüslerinin klinik tablosu ve risk grupları olasılıkla, bronşlarda ve akciğerlerde, ve aynı zamanda damarlarda, bağırsaklarda ve böbreklerde de bulunan, ACE2 hücre reseptörü denilen reseptörlerin kullanılmasıyla ilişkiliydi. Halbuki, diğer korona virüsleri, özellikle de adi soğuk algınlığı virüsü NL63 de bu ACE2 hücre reseptörünü kullanır. Bazı araştırmacılar işte bu nedenle, Kovid-19 korona virüsünün de orta vadede tipik bir soğuk algınlığı virüsü haline geleceğini beklemektedir.

Yeni korona virüsünün kesin kökeni hala belirsizdir. En basit açıklama, çok sık görülen doğal bulaşma veya mütasyondur. Buna karşın, Wuhan’daki viroloji laboratuvarının, yıllardır bazı araştırmacılar tarafından aşırı riskli olduğu için eleştirilen, ABD ile eş-finanse edilen araştırma programının bir parçası olarak, yarasalardaki korona virüslerini incelediği ve başka memelilere bulaşabilirliğini araştırdığı da doğrudur. Laboratuvarın müdürü, buna karşın, yeni virüsün laboratuvarda araştırılan korona virüslerine karşılık gelmediğini açıklamıştır. Yine de korona virüslerinin görece zararsızlığı gözönüne alındığında, “biyosilahlar” veya “HIV dizileri” hakkındaki daha önceki söylentiler dezenformasyon olarak kabul edilmelidir.


Bakım Evleri

Bakım evleri, mevcut korona meselesinde kesinlikle anahtar bir rol oynamaktadır. Çoğu batı ülkesinde, “Kovid’e bağlı” tüm ölümlerin %30 ile %70’i (hatta bazı bölgelerde %90’a varan bölümü) bakım evlerinde olmuştur. Kuzey İtalya örneğinde gördüğümüz gibi bu kriz, yaşlıların bakım hizmetlerinin panik yüzünden çöküşü ile başlamıştı.

Bakım evleri, hedef alınarak korunmayı gerektirir ve toplumun toptan tecrit edilmesinden yarar görmez. Yalnız genel nüfus içindeki ölümlere bakıldığında, bunlar çoğu ülkede normal ya da hatta hafif bir influenza dalgası aralığındadır.

Dahası, çoğu vakada bakım evlerindeki insanların, gerçek ölüm nedenleri, yani, Kovid-19’dan mı stres, korku ve yalnızlıktan mı öldükleri açık değildir. Örneğin, Belçika’dan biliyoruz ki bakım evlerindeki bütün ölümlerin yaklaşık %94'ü, testi yapılmamış “varsayılan vakalar”dır.

Dahası, Fransa'daki istatistiklerin yeni bir analizine göre: Bir bakım evinde (örneğin, bir öksürükten dolayı) “kuşkulu bir ölüm” olur olmaz, bütün ölümler “kuşkulu Kovid-19 ölümleri” olarak kabul edilmekte ve bakım evinde “onaylanmış bir vaka” olur olmaz (hiçbir belirti bulunmasa dahi) bütün ölümler “onaylı Kovid-19 ölümleri” olarak kabul edilmektedir.

Almanya’dan gelen bir haberde, son haftalarda huzur ve bakım evlerindeki yüzbinlerce hastanın, çoğu zaman iradelerinin aksine, yaşamak zorunda bırakıldığı aşırı koşullar canlı bir biçimde gözler önüne seriliyor. Çoğu hastanın kendi odalarını terketmelerine çok az izin veriliyor ve artık temiz havaya çıkmaları ya da akrabaları tarafından ziyaret edilmelerine izin verilmiyor.

Birçok bakım evinde hatalı çıkma eğilimindeki PCR virüs testleri ciddi yanlış alarmlara ve paniğe yol açmıştır. Kanada’daki bir bakım evinde, çalışanlar korona virüsü korkusu ile kaçmıştı ve bu durum bakım eksikliğinden 31 hastanın trajik ölümü ile sonuçlanmıştı.

Eski New York Times muhabiri olup Korona eleştirisi yapan Alex Berenson, Twitter'da şöyle yazıyor: “Bir konuda net olalım: Elit medyanın Kovid haberleri içinde, bakım evlerindeki ölümlerin hergün görünür olmadığı bir gerçek. Bu gerçek ise medyanın öncelikleriyle ilgili bilmek istediğiniz herşeyi size gösteriyor – iyi bir sağlık politikası gütmek değil, panik aşılamak (ve Trump’ı cezalandırmak).

Tam analiz: Bakım evlerinde Kovid-19 salgınlarına bağlı ölüm sayıları: erken uluslararası kanıtlar (LTC Covid, Mayıs 2020)

Bakım evlerindeki ölümler, kesin rakamlar ve yüzdeler (LTC Covid)


Büyük Britanya

İngiltere’de tüm nedenlerden kümülatif ölüm sayıları şu anda son 25 yılın en güçlü 5 grip dalgasındaki aralıktadır. Hastanelerdeki gündelik ölümler zaten 8 Nisan’da doruğu aşmıştır (bkz. alttaki grafik).

Yeni istatistik bilgilere göre, Nisan ayı ortasında, yaklaşık 12.000 fazladan ölümden, (“kuşkulu vakalar” dahil) 9000 kadarı “Kovid ile ilişkili” idi, ama 3000 kadarı “Kovid ile ilişkili değildi”. Dahası, bakım evlerindeki toplam 7300 ölümün, yalnızca 2000 kadarı “Kovid ile ilişkili” idi. Hem “Kovid-19 ölümleri”nde hem de Kovid-19 olmayan ölümlerde, bu insanların gerçekte neden öldükleri çoğunlukla belirsizdir. İngiliz Patologlar Odası işte bu nedenle "gerçek ölüm nedenlerinin sistematik bir incelemesinin yapılması" çağrısında bulunmuştur.

İngiltere’deki geçici “Nightingale” hastaneleri şu ana kadar büyük ölçüde boş kalmıştır. Benzer bir durum zaten Çin, ABD ve başka birçok ülkede görülmüştü.

Nisan ayı sonunda, tecritin görünüşe göre resmi açıklamalarda söylendiği gibi yalnızca bir bilim kurulu tarafından önerilmediği, fakat üst düzey bir hükümet danışmanının, tecriti desteklemeleri için bilim insanlarını "zorladığı" ortaya çıktı.

Peter Hitchens: Ülkemizin zenginliğini yokediyoruz – milyonların sağlığını da. “Eğer en temel özgürlüğünüzü savunmazsanız ki bu yasal olarak istediğiniz zaman istediğiniz yere gitmektir; o zaman bunu sonsuza dek kaybedeceksiniz. Ve kaybedeceğiniz herşey bununla da sınırlı olmayacak. İnternette dev bir kara leke gibi yayılan sansüre, Parlamento’nun ölümüne, polisin bir devlet milis gücüne dönüştürülmesine bakın.”

İngiltere: Hastanelerde testleri pozitif çıkmış olan ölümler (NHS)


ABD

ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri'nin (CDC) en son raporu, 65 yaşının üzerindekiler arasında Kovid-19 ile hastaneye yatma oranının şiddetli grip dalgaları aralığında olduğunu gösteriyor. Bu oran 18 ile 64 yaş arasındakilerde hafifçe daha yüksek, 18 yaşının altındakilerde ise önemli ölçüde daha düşüktür.

Video: New York kentinden bir hemşire kaydedilen dramatik bir videoda şunları söylemiştir: New York, Kovid-19 hastalarını sert bir müdahale olan solunum cihazlarına bağlayarak ve akciğerlerini tahrip ederek “öldürmektedir”. Bu suni solunum cihazlarının (oksijen maskeleri yerine) kullanılması “virüsü yayma korkusundan” yapılıyordu. Hemşire, hastalık yüzünden değil, hastalıkla başa çıkma yöntemi yüzünden “bir korku filmi” yaşandığını açıklıyor. Uzmanlar Mart ayından bu yana, Kovid-19 hastalarının entübasyonuna karşı uyarılarda bulunmaktadır.

New York kentinde ağır yük altındaki bir hastanenin acil servisinin başındaki Dr. Daniel Murphy, tecrite hemen son verilmesini tavsiye ediyor. Dr. Murphy’ye göre, Kovid-19 dalgası 7 Nisan’da çoktan doruğu aşmıştır. Kovid-19 ciddi bir olay olsa da toplumun büyük çoğunluğu hastalığı en fazla hafif geçirmekte olup, hastalıktan duyulan korku abartılmıştır. Kendisinin şu andaki en büyük kaygısı, acil servis hastaları ve çocukların tedavilerinde tecrit yüzünden yaşanan keskin düşüş ve toplumda yaygın olan korkudur.

Video: Muhafazakar Veritas Projesi ifşa edenler platformu, (kuşkulu vakalarda) test olsun olmasın “bütün ölüm belgeleri üzerine” Kovid yazıldığını belirten New York cenaze evi müdürleriyle konuştu. Birçok insan halen evlerinde ölmekte ve genellikle kesin ölüm nedenleri artık kontrol edilmemektedir. Müdürlere göre, Kovid-19 istatistikleri politik veya finansal nedenlerle şişirilmektedir.

İllinois eyaleti Sağlık Müdürü, açık bir biçimde başka bir nedenden dolayı ölen, ama ölümünden önce veya sonra Kovid-19 virüs testi pozitif çıkan tedavisi olanaksız hastaların bile, Kovid-19 ölümleri olarak kaydedildiğini teyid etmiştir.

Nisan ayı sonu itibariyle, ABD’de tecrit yüzünden 30 milyon insan zaten işsizlik tazminatı için başvuruda bulunmuştu. Bu ise başlangıçta Uluslararası Çalışma Örgütü İLO’nun bütün dünya için öngördüğü rakamdan önemli ölçüde yüksektir.

Tesla’nın patronu Elon Musk, Kaliforniya’daki sokağa çıkma yasaklarını "faşist" diye nitelendirmiştir. Katıldığı bir telefon konferansında insanların kendi evlerinde “zorla hapsedilmeleri”nin bütün anayasal haklarının çiğnenmesi olduğunu söylemiştir.

Video: Wisconsin’de çocukları komşunun çocuklarıyla yasadışı oyun oynadığı için, bir anne kendi evinde polisle muhatap olmuştur.

Video: Nisan ayı sonunda, bazı fotoğrafçılar, tecrit-aleyhtarı göstericilere karşı bakıcıların yaptığı bir protestoyu kısmen organize ederken yakalanmıştır (devamını okuyun).


İsviçre

İsviçre’de yılın başından bu yana kümülatif ölümler normal bir grip salgını aralığında olup, 2015 yılındaki şiddetli grip salgınındakinin çok daha altında kalmıştır (bkz. aşağıdaki grafik). Ölümlerin %50 kadarı huzur ve bakım evlerinde olmuştur.

İsviçre hükümeti mevcut korona acil durum kararnamelerini kalıcı bir acil federal yasaya dönüştürmeyi planlamaktadır. İsviçre medyasının çoğu, bu geniş kapsamlı duyuruya ya yer vermemiştir ya da yalnızca önemsiz bir kenarda yer vermiştir.

İsviçre Silahlı Kuvvetleri, 11 Mayıs’ta Google ve Apple işbirliğiyle yürürlüğe sokulacak olan bir temas izleme amaçlı aplikasyonun denemelerine başlamıştır. Bu arada, İsviçre’deki bir “veri koruma ofisi” şu açıklamada bulundu: “Eğer temas izleme aplikasyonu uygun ve gerekliyse, isteğe bağlı olmak zorunda değildir”.

Anayasal haklara getirilen kısıtlamalara karşı konuşan yaklaşık 400 katılımcı ile Bern'deki Swiss Bundesplatz'da (hükümet meydanında) çeşitli nöbetler tutuldu. Yürüyüşler polis tarafından dağıtıldı.

Kovid-19 çerçevesinde devreye sokulan kuruluş, çoktandır varolan İsviçre Pandemi Komisyonu değil, üyelerinden bazılarının ilaç sektöründe çatışan çıkarları bulunan yeni kurulmuş "Kovid-19 Görev Gücü"dür.

Video: "İsviçre hükümeti hapse girmeyi hakediyor mu?" İsviçreli gazeteci Reto Brennwald, Mart ayı ortalarında geçici olarak İsviçre’den İsveç’e kaçan ve İsviçre hükümetinin korona politikasını şiddetle eleştiren girişimci Daniel Stricker ile bir söyleşi yaptı.

İsviçreli bir hemşire mevcut durumla ilgili çok paylaşılan bir makale yazdı. Kendisi İsviçre’deki hastanelerin büyük ölçüde boş kaldığını ve bazı durumlarda çalışanlarına izin vermek zorunda kaldığını anlatıyor. Aynı zamanda 80 yaşının üzerindeki insanların grip veya zatürre nedeniyle ailelerinin yanında olmak yerine, onlardan uzak ölmek zorunda bırakıldıkları yoğun bakım ünitelerine transfer edilmesinin pek alışılmadık olaylar olduğunu söylüyor. Eğer bu hep yapılmış olsaydı, yoğun bakım üniteleri her kış dolup taşardı. Hemşire, çoğu medya kuruluşunun, Kovid-19’un görece düşük toplam riski konusundaki son bilimsel bulgulara yeterince yer vermediği eleştirisinde bulunuyor.

Beklenen ölümlerle karşılaştırılan kümülatif ölümler, 2010’den 2020’ye (KW17, BFS/Stotz)


Almanya ve Avusturya

Avusturya Korona Görev Gücü’nden basına sızan bir protokola göre, Başbakan Kurz’un Mart ayında halkın enfeksiyondan ya da ebeveyn veya aile büyüklerinin ölümünden "daha fazla korkması" gerektiğini talep ettiği söyleniyor. Alman Federal İçişleri Bakanlığı’nın buna benzer bir strateji belgesi olduğu zaten daha önceden biliniyordu. Bakanlık, politikacılar ve medya tarafından gerçekten de uygulanan bir psikolojik korku kampanyası çağrısında bulunmuştu. Geçmişe bakıldığında, büyük ölçüde temelsiz olan bu korku yüzünden kaç insanın öldüğü sorusu ortaya çıkmaktadır.

64 yaşının üzerindeki insanlardan toplanmış yaklaşık 5000 imza içeren bir açık mektupta şu talep yer alıyor: “Korona: Biz ileri yaştakileri böyle bir bedel ödeyerek korumayın! Bırakın kendi kararlarımızı kendimiz alalım!” Mektubun imzacıları risk gruplarını korunması için, bütün toplumun temel haklarının çiğnenmemesi gerektiğini ileri sürüyor.

Avusturya’da (ve olasılıkla diğer ülkelerde de) aşık olan, ama birlikte yaşamayan insanların öpüşmeleri hala yasaktır. Avusturya Sağlık Bakanı, bunun hem kamusal alanda hem de kendi evlerinde geçerli olduğunu açıklamıştır.

Almanya’da bir avukat şu sıra, "bariz bir biçimde anayasaya aykırı" oldukları için, hükümete karşı birçok mahkemede davalar açmaktadır.

Videolar: Almanya’da bu yakınlarda polisin ciddi biçimde yetkisini aştığı birçok olay yaşanmıştır. Genç bir kadın alışveriş yaparken, görünüşe göre bir kadın polise “20 santim fazla yaklaşmış olduğu için” bir sürü polis memuru tarafından sert bir biçimde gözaltına alınmıştır. Polis bir gösteride başka bir kadına “yasadışı bir politik mesaj” olduğu için Alman anayasasını bağrına basmaması talimatını vermiştir. Berlin’deki barışçıl yürüyüşün organizasyonunu yapan kişi de oldukça sert bir biçimde gözaltına alınmıştır. İleri yaştaki kadınlar bile orantısız güç kullanılarak gözaltına alınmıştır. (Dikkat: polis şiddetine ait rahatsız edici görüntüler).


Diğer güncellemeler

Youtube’un CEO’su Nisan ayı sonunda yapılan bir söyleşide, WHO veya ulusal sağlık yetkililerinin kurallarına ters düşen korona virüsü konulu video katkılarının kaldırılacağını söylemişti. Örneğin, Kaliforniya’da kuşkucu iki acil servis doktorunun beş milyon kereden fazla izlenen videosu silinmişti. Bunun gibi, the interview with Profesör Sucharit Bhakdi ile yapılan ve yukarda bağlantısı bulunan söyleşi de en azından geçici bir süre için Youtube tarafından kaldırılmıştı.

ABD’deki The Atlantic dergisinde, iki hukuk profesörünün, “İnternette Söz Söyleme Özgürlüğü Asla Normale Dönmeyecek. Küresel ağın kontrolü ile özgürlük konusundaki tartışmada Çin büyük ölçüde doğru, ABD ise hatalı çıktı” başlıklı bir makale yayınlandı.

Axel Springer basımevinin CEO’su ve Almanya’daki en etkili medya yöneticilerinden biri olan Mathias Döpfner, Korona krizinin ardından "Çin ile yolları ayırmaya" ve ABD ile Atlantik Okyanusu-aşırı işbirliğini güçlendirmeye ilişkin bir çağrıda bulunuyor.

Washington Post gazetesi: "Hükümetin 'ışık hızıyla' bir aşı peşine düştüğü son sefer bir fiyasko olmuştu." 1976 domuz gribine karşı ekspres aşılama felç ve ölümlere yol açtı.

Geriye bakış: Woodstock bir Pandeminin Ortasında yapıldı. Oldukça gevşek bir biçimde ele alınan 1968 küresel grip pandemisi hakkında (devamını okuyun).


Kovid-19 ve medya

Çoğu medya kuruluşunun kuşku uyandıran ve çoğunlukla da korku tellallığı yapan Kovid-19 haberleri yüzünden birçok kişi şaşkınlık içindedir. Açıkçası, bu “bildiğimiz habercilik” değil, normalde saldırı savaşları veya sözde terörizm ile bağlantılı olarak kullanılan, klasik ve kitlesel propagandadır.


İsviçre Propaganda Araştırmaları (SPR), daha önce ABD için, Almanya için ve İsviçre için oluşturduğu bilgi görsellerinde, bu tür propagandanın yayılmasından sorumlu medya ağlarını tanımlamıştı. Güya “açık” bir Internet sözlüğü olan Wikipedia bile bu jeopolitik medya yapısının bütünleyici bir parçasıdır.


SPR Medya Navigatörü’nün bir parçası olarak, farklı medya kuruluşlarının politik duruşu ve iktidarla ilişkisi analiz edilmiş ve karşılaştırılmıştı. Medya Navigatörü aynı zamanda, farklı medya kuruluşlarına ait mevcut Kovid-19 haberlerinin değerlendirilmesinde de yararlı olabilir.


Örneğin, eğer koruyucu giysiler giyen askerlerin caddeleri baştanbaşa ilaçlarken çekilmiş fotoğrafları televizyonda görülüyorsa, bu korona virüsünün tehlikesini kanıtlamaktan çok – Profesör Giesecke’nin kibarca söylediği gibi – işe yaramaz “politik eylemcilik” yapıldığını kanıtlar. Başkalarının deyişiyle: propagandadır.


Kovid-19 ve kitlesel gözetleme

Korona virüsüne karşı tepki olarak, şu ana kadar en önemli ve sivil toplum bakışa açısından, en tehlikeli gelişme, kitlesel gözetleme ve toplum kontrolunu çok geniş alanlara yaymak için görünürdeki politik çabadır. Bu bağlamda, Ulusal Güvenlik Kurumu NSA’yı medyaya ifşa eden Edward Snowden, bir "tahakküm mimarisi"nin doğuşuna ilişkin uyarıda bulunuyor.


Gribe benzeyen korona virüsü, gittikçe daha huzursuz olan bir toplumun izlenmesi ve kontrolu için stratejik önlemler yürürlüğe sokulması konusunda bir rasyonel ve bahane oluşturabilir. Birçok hükümetin şu sıralarda tartıştığı en önemli araçlar şunları içeriyor:


  1. Toplum içinde temasların “izlenmesi” için aplikasyonların kullanıma alınması.

  2. Yurttaşların izlenmesini ve izolasyonunu dayatacak birimlerin kurulması.

  3. Sosyal ve profesyonel etkinliklerin kontrolü ve düzenlenmesi için dijital biyometrik kimlik kartlarının kullanıma alınması.

  4. Yolculukların ve para trafiğinin yaygınlaştırılmış kontrolü (paranın yasaklanması dahil).

  5. Hükümetlerin ve şirketlerin (sözde “zorunlu aşılar”ı temel alarak) yurttaşların biyolojik sistemlerine erişim ve müdahale için hukuki bir dayanak yaratılması.


Nisan ayında ABD’nin eski başkanlarından Bill Clinton, ulusal bir “temas izleme” ağının yürürlüğe sokulması konusunu çeşitli eyaletlerin valileriyle görüşmüştür. Ondan sonra New York valisi Andrew Cuomo, kendisinin eski New York belediye başkanı milyarder Michael Bloomberg ile birlikte, New York için 17.000 temas izleme cihazından oluşan bir "temas izleme ordusu" yaratacağını duyurdu.


Bu sırada, İngiltere’de ve diğer ülkelerde hükümetler, biyometrik "bağışıklık pasaportları"nın yürürlüğe sokulması çağrısında bulunuyor ve bunları öncelikle politik motivasyonla yürütülen tecritten sözde “tek çıkış yolu” olarak sunuyor. İngiltere’deki Tony Blair Enstitüsü “korona virüsüyle savaşmak” için "teknolojik gözetlemenin yaygınlaştırılması" çağrısında bulundu.


ABD’de, Silikon Vadisi veri analiz şirketi Palantir, korona virüsünün (artık düşüşe geçen) yayılımını izlemek için veri platformunu oluşturmakta anahtar bir rol oynayacaktır. Palantir haber alma örgütleri ve askeriye ile yürüttüğü IT projeleri ile ünlüdür ve Trump destekçisi ABD’li milyarder Peter Thiel tarafından kurulmuştur.


İsrail’de, sivil halkın temas izleme işi, dünyanın dörtbir yanında sivil ve insan hakları eylemcilerini izlemek için kullanılan casus yazılımıyla bilinen kötü şöhretli NSO Group’a ait programları kullanarak, milli haber alma örgütü Shin Bet tarafından yürütülmektedir.


Rusya ve Çin gibi ülkeler de sözde “korona krizi”nin ardından halkın gözetlenmesini kitlesel olarak yaygınlaştırmak istiyor, fakat bunu büyük olasılıkla ABD’den bağımsız olarak yapacaklar.


Bir pandeminin halkın üzerindeki kontrolü yaygınlaştırmak için kullanılabileceği fikri yeni değildir: Amerikan Rockefeller Vakfı 2010 gibi erken bir tarihte, şu andaki gelişmelerin etkileyici bir kesinlikte beklendiği gelecekteki teknolojik ve sosyal gelişmeler konusundaki bir raporda, bir “uygun adım yürüme senaryosu” tarif etmişti (sayfa: 18-25). O zamanlar, bu bir tür otoriter “en kötü durum” senaryosu olarak tasarlanmıştı. (Raporun Türkçesi)


Bu arada, 500’ü aşkın biliminsanı yazdıkları bir açık mektupta, temas izleme aplikasyonları aracılığıyla "toplumun eşi benzeri olmayan bir biçimde gözetlenmesi"ne karşı uyarıda bulunuyor.

Kovid-19 pandemi yönetiminin merkezinde bulunan ve yanıltıcı grafikleriyle küresel yükselişe büyük bir katkı yapmış olan Johns Hopkins Üniversitesi Sağlık Güvenliği Merkezi denilen birim, aynı zamanda ABD'nin güvenlik aygıtıyla yakın ilişkidedir ve onun daha önceki bazı simülasyon ve operasyonlarında yer almıştır.

Genel olarak, ABD dış ve güvenlik politikasında, jeostratejik hedeflere ulaşmak için özel sektörle işbirliği yeni ve rastlanmadık bir olay değildir.

Örneğin, WHO’nun, aşı endüstrisinin ve biyometrik kimlik projelerinin en önemli özel sponsoru olan Microsoft’un kurucusu Bill Gates, 2003 gibi erken bir tarihte ABD Dış İlişkiler Konseyi’nin bir Küresel Sağlık Programını finanse etmişti. Bu program, sağlık politikasının jeopolitiği nasıl etkilediği, diğer taraftan jeopolitik hedeflere ulaşmak için sağlık politikasının nasıl kullanılacağı konusuyla ilgiliydi.


Kaynak : swprs.org

848 görüntüleme

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Comments