Kansere FARKLI BİR BAKIŞ - Dr. Hamer (Yeni Alman Tıbbı)
- CoronaGerçeği

- 8 saat önce
- 12 dakikada okunur
Videonun Metni :
Bu analizimizde kanser teşhisi konduktan sonra bambaşka bir yol izlemeyi seçen 15 kişinin hikayesini anlatan bir belgeseli masaya yatırıyoruz.
Her şey şu temel soruyla başlıyor ve bu gerçekten de hepimizin hastalığa bakışını sorgulatan bir soru.
Kanser vücudumuzun yaptığı rastgele bir hata mı yoksa altında çok daha anlamlı bir biyolojik süreç mi yatıyor?
Evet, soru bu ve bu aslında alıştığımız tıp anlayışına tamamen meydan okuyan bir soru.
Bu model diyor ki, "Hastalık bir düşman değil. Aksine onu anlamamız gereken bir süreç."
Hadi gelin şimdi önce bu teorinin temelleri neymiş ona bir bakalım. Sonra da gerçek hayattan örneklerin bu cüretkar soruya nasıl cevap verdiğini birlikte keşfedelim.
Şimdi birazdan göreceğimiz vaka çalışmalarını doğru yorumlayabilmek için bu beş biyolojik yasanın temel mantığını anlamamız gerçekten şart.
Modelin tam kalbinde aslında oldukça radikal bir fikir yatıyor.
Hastalık bir hata değil, bir adaptasyon.
Teoriye göre her şey hiç beklemediğimiz bir anda çok dramatik ve bizi yapayalnız hissettiren bir olayla başlıyor.
Model buna çatışma şoku adını veriyor. İşte bu şok anı vücudun hayatta kalmak için tasarlanmış özel bir biyolojik programı bir nevi acil durum düğmesini tetikliyor ve bu program her zaman iki aşamada işliyor.
Birinci aşama çatışma aktif fazı.
Yani vücut alarmda.
Elleriniz buz gibi olur.
Gözünüze uyku girmez.
Aklınız, fikriniz sürekli o sorundadır.
Ama asıl ilginç kısım ikinci aşama. Çözülme fazı.
O sorunu, o çatışmayı çözdüğünüz anda vücut "oh be" der ve hemen tamir moduna geçer.
İşte tam da bu noktada bizim hastalık belirtisi dediğimiz şişlik, ağrı, iltihap gibi şeyler ortaya çıkar.
İşin en ironik yanı ne biliyor musunuz?
Bu modele göre doktorların koyduğu teşhislerin çoğu aslında vücudun iyileşmeye başladığı tam da bu ikinci evrede konuluyor.
Peki teori bu ama gerçek hayatta pratikte işliyor mu?
Gelin şimdi bu modeli üç kadının hikayesi üzerinden inceleyelim.
Üçünün de ortak noktası meme kanseri teşhisi almaları ve geleneksel tıbbi tedaviyi reddetme kararı vermeleri.
Kaynak belgeselde aslında birbirinden farklı tam 15 vaka inceleniyor ama biz bu teorinin pratikte nasıl işlediğini daha somut bir şekilde görebilmek için özellikle meme kanseri teşhisi konan ve bu süreçte geleneksel yolları tercih etmeyen kadınların hikayelerine odaklanacağız.
İlk hikayemiz Andrea Lang'a ait. kendisine duktal karsinom yani süt kanallarını etkileyen bir tür meme kanseri teşhisi konulmuş.
Peki teoriye göre Andrea'nın çatışma şoku neydi?
Ailesi içinde yaşadığı çok dramatik bir ayrılık. Hani derler ya bağrımdan bir parça koptu gitti. İşte
tam olarak böyle hissettiren çok derin bir ayrılık acısı.
İşte tam bu noktada bu yeni bilgi Andrea'nın hayatında adeta bir deprem etkisi yaratıyor. Düşünün memesinin alınacağı ameliyatın tarihi bile belli ama o her şeyi durduruyor.
Doktorların çevresindekilerin bütün baskısına rağmen ameliyatı iptal ediyor ve korku yerine umut bulduğunu hissettiği bu yepyeni yola giriyor.
Peki ya sonuç?
Kaynakta anlatılana göre teşhis konduktan tam 6 yıl sonra Andrea hiç ameliyat geçirmemiş ve hayatında en ufak bir fiziksel kısıtlama dahi yaşamadan yoluna devam ediyormuş.
Gelelim ikinci hikayemize. Yaara Kaizer. Onda da aynı teşhis var. Duktal meme kanseri.
Ama onun yaşadığı çatışma bambaşka. Bu model yara durumunu bir istenmeyen temas çatışması olarak tanımlıyor. Yani kocasıyla yaşadığı ve onu çok rahatsız eden bir durum söz
konusu.
Peki bu çatışmayı ne zaman çözüyor?
Kocasından boşanıp o evden ayrıldığında işte o anda vücudu iyileşme moduna geçiyor ve tam da teorinin söylediği gibi tümör de işte bu iyileşme döneminde ortaya çıkıyor. Yaara'nın da önünde çok yoğur bir seçim vardı. Bir yanda doktoru senin gibi çok hasta gördüm. sonları hiç iyi olmadı diye onu uyarıyor. Diğer yanda, bu yeni tıp anlayışını anlatan GNM (German New Medicine) olarak da bilinen bir öğreti. Yaara bu öğretide sürece dair gerçek cevaplar bulduğunu hissediyor ve tercihini bu yönde kullanıyor.
Kendi anlattığına göre bir yıl içinde tümör 2/3 oranında küçülüyor ve sonra o boyutta sabit kalıyor.
Yaara artık ona bir kanser gözüyle değil, atlatılmış bir savaşın yara izi gibi bakmaya başlıyor.
İşte bu kabulleniş onun için iyileşme sürecinin belki de en kilit noktası oluyor.
Ve son olarak Patty Holden'ın hikayesine bakalım. Onda da tümör süt kanallarında (meme kanseri) başlıyor ama bu kez tetikleyen çatışma çok daha trajik.
Patty'nin çatışma şokunu başlatan olay herhalde bir insanın yaşayabileceği
en ani, en yıkıcı şeylerden biri telefonda canından çok sevdiği babasının bir trafik kazasında öldüğü haberini alıyor.
İşte bu an modelin tarif ettiği en derin ayrılık çatışmalarından birini ateşliyor. Patinin kendi sözleri bu modelin insan psikolojisi üzerindeki etkisini belki de en iyi anlatan şey.
Yaşadığı o dayanılmaz fiziksel acıyı bir ölüm fermanı gibi değil de vücudunun kendini onardığı bir iyileşme krizi olarak görmeyi başarmış. Bu bakış açısı en zor anlarında bile korkuya yenik
düşmesini engellemiş.
Ve bu hikayenin sonu nasıl bitiyor?
İki yılın sonunda Patty sadece o kitlenin tamamen kaybolduğunu değil, cildinin bile yepyeni göründüğünü ve hayatının en sağlıklı dönemini geçirdiğini söylüyor.
Aslında bu insanlar bir yol ayrımındaydılar ve önlerinde iki farklı hikaye, iki farklı anlatı vardı.
Bir yanda kansere acil müdahale edilmesi gereken kötü huylu bir süreç olarak gören konvansiyonel tıp, diğer yandaysa onu desteklenmesi gereken anlamlı bir iyileşme evresi olarak tanımlayan 5BN modeli.
Belgeselin sunduğu bu hikayelerden çıkarılacak en temel sonuç aslında ruh ve beden arasındaki bu tutarlı desen. Her seferinde aynı döngü işliyor.
Şok edici bir duygusal olay biyolojik bir adaptasyonu tetikliyor ve bu modele göre o duygusal çatışmayı çözmek vücudun doğal iyileşme döngüsünü tamamlaması için ona izin vermenin anahtarı.
Peki eğer ortada bu kadar iddialı sonuçlar varsa insanın aklına şu soru geliyor tabii.
Kaynaklara göre bu model neden daha yaygın olarak bilinmiyor?
Neden ana akım tıp dünyasında kendine bir yer bulamıyor?
Kaynağa göre bunun birkaç temel sebebi var. Öncelikle bu yolu seçen insanlar genellikle hem
doktorlarından hem de kendi çevrelerinden o kadar büyük bir baskı görüyorlar ki süreci sessiz sedasız kendi başlarına yürütmeyi tercih ediyorlar. Haliyle kendilerini yargılayan doktorlarıyla da yollarını ayırıyorlar.
E bu ne anlama geliyor?
Yaşadıkları o olumlu sonuçlar, o iyileşme hikayeleri hiçbir zaman resmi kayıtlara geçmiyor.
Dolayısıyla bu başarılar adeta sistemin radarının tamamen dışında kalıyor.
Ve bu inceleme bizi kaynağın sorduğu o son ve kışkırtıcı soruyla başa bırakıyor.
Eğer yaşadıklarımız, kişisel hikayelerimiz biyolojimizin anahtarını elinde tutuyorsa o zaman bizim hastalığa ve iyileşmeye olan tüm yaklaşımımız nasıl değişebilir? Üzerine gerçekten de uzun uzun düşünmeye değer bir soru.
Konunun 19 dakikalık biraz daha detaylı anlatımı
PODCAST'in Metni :
Merhaba,
kaynaklarını senin için derinlemesine incelediğimiz programımıza hoş geldin.
Bugün önümüzdeki materyal bizi biraz alışılmışın dışına çıkarıyor.
Oldukça düşündürücü bir alana... öyle diyeyim.
Şöyle ki, kanser teşhisi almış bazı kişilerin hani bildiğimiz kemoterapi, radyasyon ya da ameliyat gibi yollar yerine doğanın 5 biyolojik yasası, kısaca 5BN diyorlar buna. Adını verdikleri bir modele dayanarak farklı yollar izlediklerini anlatan deneyimleri inceliyoruz.
Bu bilgileri de nereden aldık?
"Krankheit ist Anders" diye bir YouTube kanalı var. Yani "Hastalık Başka Bir Şey" demek.
Orada yayınlanan bir belgeselin metin dökümünden derledik.
Belgeselin adı da bayağı iddialı: "5BN Belgeseli: Kanser Teşhisine Rağmen Başarılı Doğal Yollar (kemoterapi ve radyasyon olmadan)"
Şimdi bizim amacımız ne burada? Bu kaynakta anlatılan 5BN modelinin temel iddiaları ne?
Ve hani bu yaklaşımla iyileştim diyen kişilerin kendi ağızlarından aktardıkları neler?
Bunları anlamana yardımcı olmak istiyoruz. Ama bak şunu en başta çok net söyleyelim. Burada duyacakların tamamen o belgeseldeki bilgilere ve kişisel anlatımlara dayanıyor. Yani bu bir tıbbi tavsiye falan değil kesinlikle. Herhangi bir modelin ya da iddianın onayı da değil.
Biz sadece senin için bu kaynağı hani tabiri caizse didik didik ediyoruz.
Kesinlikle öyle. Ve şunu başta belirtmek kritik. Bu model hastalıkları, özellikle de kanseri bedenin böyle beklenmedik, şok edici, travmatik durumlara verdiği "Anlamlı Biyolojik Adaptasyon Mekanizmaları" olarak görüyor.
Kaynağın da altını çizdiği gibi bu hani modern tıbbın hastalıklara bakış açısından kökten farklı bir perspektif. Ve kökenleri de aslında Dr. Ryke Geerd Hamer'ın oldukça tartışmalı teorilerine dayanıyor.
Peki o zaman biraz daha açalım. Nedir bu 5BN'nin temel mantığı? Yani kaynak nasıl açıklıyor?
Benim anladığım hastalık dediğimiz çoğu bedensel değişimin aslında bir hata, bir arıza olmadığını iddia ediyorlar. Aksine hayatımızdaki böyle zorlu, şok edici olaylara karşı vücudun tasarladığı anlamlı tepkiler olduğunu söylüyorlar.
Biraz daha açalım mı bunu?
Tabii tabii. Şöyle, model temel olarak iki ana aşama tanımlıyor. Birincisine çatışma aktif faz diyorlar. Bu yani kişinin o stresli şok edici durumu çok yoğun yaşadığı dönem. Bu fazda ilgili organa ya da dokuya bağlı olarak iki şeyden biri oluyor. Ya hücre çoğalıyor ve işlev artıyor ya da tam tersi hücre yıkılıyor ve işlev azalıyor. Eş zamanlı olarak da psikolojik düzeyde kişi sürekli o sorunu düşünüyor, uykuları kaçıyor, iştah kesilebiliyor falan.
Hmm, yani amaç bu biyolojik adaptasyonla o zor durumun üstesinden gelme şansını artırmak mı? Model bunu mu iddia ediyor? Aynen, biyolojik bir anlamı olduğunu savunuyorlar. Peki, sonra?
O stresli durum bitince yani çatışma çözülünce ne oluyor? İşte orası ikinci aşama. Çatışma çözülmüş faz yani iyileşme fazı diyorlar buna. Kişi duygusal olarak rahatlayıp o çatışmayı çözdüğünde beden ilk fazdaki değişiklikleri tersine çevirmeye başlıyor.
Ama bu genellikle pek de hoş olmayan belirtilerle oluyor. Şişlik, iltihaplanma, ağrı, bazen ateş. Yani ilk fazda hücre çoğalması yani tümör olduysa bu fazda mikropların da yardımıyla ki model mikropları da dost görüyor o doku geri parçalanıyor.
Eğer ilk fazda hücre kaybı yani nekroz gibi bir durum olduysa bu fazda doku yeniden yapılıyor, yenileniyor. Tabii psikolojik olarak da kişi rahatlıyor, normale dönüyor.
Bir dakika, bir dakika. Burası gerçekten çok kafa karıştırıcı ve bildiğimiz her şeye ters. Yani model şunu mu iddia ediyor? Bizim genelde hastalık belirtisi dediğimiz o şişlik, ağrı, iltihap hatta bazen tümörün büyümesi gibi şeyler aslında çoğu zaman bedenin iyileşme çabasının bir parçası olabilir. Öyle mi? Aynen öyle.
Modelin en çarpıcı, en radikal iddialarından biri bu. Tümör büyümesinin veya diğer semptomların böyle kaotik ya da kötü niyetli süreçler olmadığını savunuyorlar.
Aksine binlerce yıldır evrimleşmiş bedenin kendi içsel, hayvani mantığına dayanan anlamlı biyolojik programlar olduğunu öne sürüyorlar. Tabii kaynak şunu da kabul ediyor.
Bu adaptasyonlar bizim modern doğadan kopuk yaşamımızda her zaman işe yaramıyor. Hatta bazen kanser gibi ciddi teşhislere yol açabiliyor. Ama yine de bunların bir hata olmadığını, bedenin her zaman kendi mantığıyla hareket ettiğini savunuyorlar.
Anladım. Ve diyorlar ki bu mantığı anlarsak sorunun asıl kaynağını çözmeye odaklanabiliriz.
Peki, bu teorik çerçeve pratikte nasıl yorumlanmış?
Kaynakta anlatılan ve bu modeli kullanarak kanser teşhisleriyle yüzleşen kişilerin deneyimlerine biraz daha yakından bakalım şimdi. Tekrar hatırlatalım sana, bunlar belgeselde aktarılan kişisel hikayeler ve kişilerin kendi durumlarını 5BN modeline göre yorumlamaları. Tıbbi bir gerçeklik iddiasında değiliz.
İlk vaka Roberto Barnett, Macaristan'dan. Teşhisi kalın bağırsak kanseri yani adenokarsinom.
Bu, salgı yapan hücrelerden kaynaklanan bir tür. Evet, Roberto'nun hikayesinde tetikleyici olarak görülen olay şu. Uluslararası bir şirkette çalışırken taşeronlarla yaşadığı bir sorun.
Bunu kötü niyetli bir dolandırıcılık, iğrenç bir karmaşa olarak algılamış. Şimdi 5BM modeline göre sindirim sistemi biyolojik olarak gerçek lokmalarla ilgili. Yani sindirilemeyen veya kurtulmak istenen bir şey. Ama insanlarda bu mecazi lokmalar şeklinde de ortaya çıkabiliyormuş. Para, mülk, aldatılma, hazmedilemeyen bir haksızlık gibi…
Kalın bağırsak da özellikle işe yaramaz artıklardan, pislikten kurtulmayla ilişkilendiriliyor modelde. İşte Roberto'nun yaşadığı bu hazmedilemeyen pislik çatışması aktif fazda bağırsağın o lokmayı daha iyi itebilmesi için mukozada hücre çoğalmasına yani tümöre yol açmış. Modelin yorumu bu. İlginç.
Peki Roberto nasıl başa çıkmış bu durumla?
Belgesele göre 5BN'yi öğrenince "tamam, neden bu olduğunu anladım" demiş kendi kendine. Çatışmayı çözmek için de o şirketten ayrılmış. Sonrasında ne olmuş dersin?
Herhangi bir dış müdahale yani kemo, radyo, ameliyat falan olmadan tümör 8 ay içinde kendi kendine gerilemiş.
Kaynak bunu aktarıyor. Evet, kendi ifadesi de var. Kesme, zehirleme, yakma gibi eski moda tedavi yöntemlerini istemedim demiş ve doğal çözümler aramış.
Vay canına! Oldukça çarpıcı bir iddia gerçekten.
Peki, geçelim bir diğer vakaya, Josef Vascy. O da Macaristan'dan. Ona da oldukça agresif bir kemik kanseri teşhisi konmuş.
Kaynağa göre Yüzef'in temel meselesi, yıllarca süren çok yoğun bir kendine değersizlik çatışmasıymış. Hani ben yeterince iyi değilim, başarısız oldum gibi böyle kemikleşmiş düşünceler. Evet, 5BN yaklaşımında kemikler ve kas iskelet sistemi verimlilik, performans, özdeğer gibi konularla ilişkilendiriliyor. Dolayısıyla kendine değersizlik çatışmaları bu dokuları etkiliyor.
Modelin iddiası şu, bu çatışmanın aktif fazında kemikte hücre yıkımı oluyor. Osteoliz deniyor buna, kemik erimesi gibi düşün. Bu genelde ağrısız olduğu için fark edilmiyor.
Peki, Josef'in durumunda dönüm noktası ne olmuş? Yani o çatışmayı nasıl çözmüş?
Şöyle anlatılıyor, iş yerinde büyük bir çatışma yaşamış ve hayatında ilk kez kendini çok güçlü bir şekilde savunmuş. Bu olay onun o temel kendine değersizlik sorununu çözmesini sağlamış. Tamam.
İşte tam bu çözümden sonra yani iyileşme fazına girince daha önce farkında olmadan eriyen kemik dokusunun yerine yenisi yapılırken devasa bir şişlik, iltaplanma ve kemik hücrelerinde yoğun bir çoğalma başlamış. Ve tabi tıbbı durum yani bu iyileşme fazındaki reaksiyon konvansiyonel tıp tarafından çok agresif kötü huylu kemik kanseri olarak teşhis edilmiş.
Tahmin edilebilir. Aynen. Ama Josef, 5BN bilgisi sayesinde, "bu aslında ağrılı ama bir iyileşme süreci" diye düşünmüş, bu yüzden de önerilen kemoterapi, radyoterapi ve ameliyatı reddetmiş.
Hatta, kaynakta ilginç bir detay daha var. Biyopsiye bile izin vermemiş. Çünkü 5BN teorisine göre biyopsi iyileşme sürecindeki o kallus sıvısının yani yeni kemik yapım özlemesinin kaslara akmasına ve orada istenmeyen kemik büyümesine yani osteosarkom denen duruma yol açabilir diye endişelenmiş. Anladım.
Belgesele göre sürecin sonunda Josef'in kemiği eskisinden daha sağlam hale gelmiş.
Bu "kendine değersizlik", kemikleri etkiliyordu.
Peki ya üreme organları?
Kaynakta Nora Galanffy'nin hikayesi var. O da Macaristan'dan. Rahim ağzı kanseri teşhisi konmuş ve zamanlaması çok ilginç.
Belgesele göre olay 2007'de başlıyor. Erkek arkadaşı onu aldatıyor ve Nora büyük bir şok, bir cinsel hüsran çatışması yaşıyor. Evet 5BN modelinde rahim ağzı yani serviks eşleşmenin tehlikede olduğu veya istenmeyen cinsel temas gibi cinsel çatışmalarla ilişkilendiriliyor.
Bu çatışmanın aktif fazında modelin iddiasına göre genellikle fark edilmeyen bir hücre azalması yani ülserasyon oluyor ve bölgede duyarlılık kaybı yaşanıyor. Bunun olası biyolojik anlamı da Serviks'in genişleyip döllenme şansını arttırması ya da o teması hissetmemek olabilirmiş.
Nora'nın hikayesinde ilginç olan şu, o çatışma aktifken yani 2007'den sonraki yıllarda hiçbir belirti yaşamamış. Sıfır belirti. Ama tam 8 yıl sonra 2015'te yeni erkek arkadaşından sürpriz bir evlenme teklifi alınca o eski cinsel hüsran çatışması çözülüyor.
İşte tam o çözülmeyle birlikte iyileşme fazı başlıyor. Anladım. Ve bu fazda hücre yenilenmesi yani tümör, şişlik, kanama gibi belirtiler ortaya çıkıyor. Tam da bu belirtiler ilk hamileliğinin başındaki kontrolde rahim ağzı kanseri olarak teşhis ediliyor ve bebeğiyle birlikte rahminin alınması öneriliyor.
Çok dramatik bu durum. Evet. Nora, belgeselde anlatıldığına göre önce bir enerji şifacısı aracılığıyla, sonra da Dr. Hamer'in keşiflerini öğrenerek 5BN ile tanışmış. Ve durumu inceleyince, "aa bu tam da 5BN'nin tarif ettiği şey" demiş. Yani 2007'de çatışma, yıllarca süren belirtisiz aktif faz, 2015'te evlenme teklifiyle çözüm ve hemen ardından başlayan belirtili iyileşme fazı, yani iyileşme tümörü.
Bu anlayışla tedaviyi reddetmiş ve 2016'da sağlıklı bir erkek çocuk dünyaya getirmiş.
İnanılmaz! Hatta bu deneyimin hayatını tamamen değiştirdiğini, kanser teşhisinin başına gelen en iyi şey olduğunu falan söylüyor belgeselde.
Meme kanseri vakalarına da değiniyor kaynak, özellikle süt kanallarını etkileyen durumlara.
5BN'ye göre bu tür kanserler bir ayrılık veya temas kopukluğu çatışmasıyla ilişkiliymiş. Yani sevilen birinin, çocuk, eş, ebeveyn olabilir, aniden sanki göğüsten koparılması hissi ya da tam tersi istenmeyen bir temastan kurtulma isteği.
ABD'den Patty Holden'ın hikayesi bu ilk duruma bir örnek.
Evet, Patty'nin durumu şöyle. 2017 Ekim'inde çok sevdiği babasının trajik bir araba kazasında öldüğü haberini telefonla alıyor. Bu olayı babasının sanki göğsünden sökülük alınması gibi çok büyük bir ayrılık şoku ve çatışması olarak yaşamış.
Anlıyorum, travmatik bir olay. Sonrası nasıl gelişmiş? Aylarca uyuyamamış, sürekli olayı düşünmüş, rüyasında görmüş, 5BN'yi olaydan kısa bir süre önce öğrenmiş olduğu için çok uzun süre çatışma aktif fazla kaldığını fark etmiş ve bilinçli olarak duygusal iyileşme üzerine çalışmaya karar vermiş.
Üç tane yeniden doğuş yani rebirthing seansı almış ve sonrasında nihayet gece uyuyabilmeye başlamış. Yani çatışmasını çözmüş. Tamam çözüm geldi. Peki ya sonrası? İşte tam bu duygusal çözüm gerçekleştikten kısa bir süre sonra sağ memesinde bir yumru hissetmeye başlamış.
Bu 5 BN'ye göre iyileşme fazının başladığını gösteriyor. Yani süt kanallarında aktif fazla olan ülserasyon yani hücre kaybı şimdi iyileşme fazında hücre yenilenmesiyle yani yumruyla, tümörle onarılıyor. Bu yumru sonraki 5 ay boyunca büyümüş, ceviz büyüklüğüne ulaşmış ve bu süreçte zaman zaman ağrıları olmuş.
Peki Patty ne yapmış bu süreçte? Tıbbi destek almış mı? Belgeselde anlattığına göre tüm bu bazen ağrılı iyileşme sürecini konvansiyonel tıbbi destek almadan geçirmiş, ağrı için kahve lavmanı, zerdeçal gibi bazı alternatif yöntemler kullanmış ve en önemlisi 5 BN anlayışına güvenmiş. Sonuç mu olmuş peki?
İki yıl sonra yapılan görüşmede yumrunun tamamen kaybolduğunu, cildinin yenilendiğini ve sağlığının eskisinden bile daha iyi olduğunu belirtiyor.
Bu sürecin bedenin ne yapması gerektiğini bildiğinin bir kanıtı olduğunu düşünüyor.
Bu dört vakanın yanı sıra belgeselde başka isimler de geçiyor sanırım değil mi?
Laura Bott, Johanna, Inka Sattler, Christoph Buck, Johannes F. Mandt gibi...
Farklı kanser türleri, farklı çatışmalar. Evet, evet.
Birçok başka örnek aktarılıyor. İşte kolon kanseri ve omurga metastazı, karaciğer ve lenf metastazı, kemik ve cilt kanseri, testis kanseri…
Bu hikayeler tabi belgeselde oldukça ikna edici bir dille sunuluyor olabilir ama kaynak aynı zamanda bu yolu seçmenin hiç de kolay olmadığına da dikkat çekiyor sanırım.
Ne gibi zorluklardan bahsediliyor?
Evet bu çok önemli bir nokta belgeselde bu alternatif yolu seçen kişilerin genellikle doktorları, aileleri, arkadaşları yani sosyal çevreleri tarafından yoğun bir şekilde eleştirildiği anlatılıyor. Sorgulanıyorlar hatta bazen aşağılanıyorlar veya saldırıya uğradıklarını hissediyorlar.
Yani ciddi bir sosyal baskıdan bahsediyoruz. Aynen öyle. Bu durumun da hani 5BN modeliyle elde edildiği iddia edilen başarıların kamuoyuna pek yansımamasına neden olduğu ifade ediliyor. Neredeyse tüm vakalarda etkilenen kişilerin kararlarını çok gizli tuttukları söyleniyor. Demek ki modelin iddiaları doğru olsa bile bunu uygulamak isteyen kişinin ciddi bir sosyal bedel ödemesi gerekebiliyor. Hatta kaynak daha da ileri gidiyor galiba bu konuda.
Evet, ilginç bir iddia daha var orada. Kanser semptomları yaşayan ama 5BN'yi bildiği için hiç doktora gitmeyenler varmış. Ya da ilk teşhisten sonra takibi bırakanlar.
Neden peki? Çünkü genellikle doktorlar veya sistem tarafından saldırıya uğradıklarını ve telefonla taciz edildiklerini belirtiyorlarmış. Dolayısıyla bu tür doğal iyileşmeler eğer gerçekten yaşanıyorlarsa tabii genellikle resmi kayıtlara geçmiyor, doktorlar tarafından bile bilinmiyor diye vurgulanıyor.
Anlıyorum, yani özetle bu 5BN modeli ve ona dayanan deneyimler, ana akım tıp tarafından kabul görmeyen, hatta sıklıkla reddedilen oldukça tartışmalı bir alan. Kaynak da zaten sonunda, gelecekte geleneksel tıbbın bu modeli belki dikkate alması ve bu yolu seçen hastalara farklı bir destek sunmasının umulduğunu belirterek bitiriyor.
Evet, bugün gerçekten de farklı bir alana daldık seninle. Doğanın 5 biyolojik yasası modeli ve bu yaklaşımla kanser teşhislerine alternatif bir yol izlediği belirtilen kişilerin kaynak belgeselde aktarılan deneyimleri. Bu kaynak bize hastalıkların ardındaki olası duygusal tetikleyicilere ve bedenin bunlara verdiği iddia edilen anlamlı ama çok alışılmışın dışında yanıtlara dair bir pencere açtı diyebiliriz.
Kesinlikle, incelenen vakaların her birinin 5BN modelinin kendi mantığı içinde bir çatışma hikayesi ve bir çözüm yoluyla ilişkilendirildiğini gördük. Modelin temel iddiası şu, biyolojik süreçlerimiz yaşadığımız belirli duygusal şoklar ve çatışmalarla sıkı sıkıya bağlı ve hastalık dediğimiz durumlar bu bağlantının bir parçası olarak böyle kaotik hatalar değil de anlamlı biyolojik programlar şeklinde gelişiyor.
Tabii, tekrar ediyorum, bu kaynağın sunduğu iddia.
Peki tüm bu dinlediklerin sende nasıl bir yankı uyandırıyor? Bu kaynakta sunulanlar ışığında belki üzerinde biraz düşünebileceğin bir soruyla bitirelim bu derinlemesine incelemeyi. Eğer bedensel semptomlar, bu belgeselin iddia ettiği gibi belirli duygusal çatışmalara verilen öngörülebilir biyolojik yanıtlarsa, sen kendi hayatındaki fiziksel ve duygusal deneyimler arasındaki olası bağlantıları farklı bir gözle değerlendirir miydin? Bu bağlantılar hakkında ne düşünürdün?
Bu elbette sadece bir düşünce egzersizi, bir zihin jimnastiği diyelim. Tekrar ve kuvvetle vurgulayalım, bu programda incelediğimiz materyal, alternatif bir modeli ve kişisel deneyimleri aktaran bir belgesele dayanıyor. Bu yaklaşım, ana akım tıbbın hastalık anlayışından ve tedavi yöntemlerinden oldukça farklı. Genel geçer bilimsel bir kabul görmüş değil, hatta oldukça tartışmalı bir konu bu.
Eğer daha fazla bilgi edinmek istersen, kaynak belgeselde adı geçen kitaplara, kişilere, web sitelerine kendi araştırmanla göz atabilirsin elbette. Bu konudaki keşfimiz şimdilik burada sona eriyor. Bir sonraki derinlemesine incelemede buluşmak üzere, hoşça kal.
Kaynaklar :



























































Yorumlar