Tıbbi güncellemeler
Berlin’deki Charité Kliniği’nde ünlü Alman virolog Christian Drosten’nın selefi olan Profesör Detlef Krüger, kendisiyle bu yakınlarda yapılan bir söyleşide, Kovid-19’un “bir çok açıdan grip ile karşılaştırılabilir olduğu”nu ve “bazı değişik tür grip virüslerinden daha tehlikeli olmadığı”nı anlatıyor. Profesör Krüger, “politikacılarca keşfedilen ağız ve burun koruma işini”, “eylem severlik” ve potansiyel “mikrop-yayıcılık” diye kabul ediyor. Aynı zamanda da alınan önlemlerin yol açtığı “kitlesel ikincil tahribat”a karşı uyarıda bulunuyor.
İsveç ve Avrupa eski baş epidemiyoloğu Profesör Johan Giesecke, Avusturya’da yayınlanan Addendum dergisine verdiği samimi söyleşide, bazı insanların hiç belirti göstermemesi, bazılarınınsa çok hafif belirtiler yaşaması nedeniyle, salgının %75 ile %90’ının “görünmez” olduğunu söylüyor. İşte bu yüzden tecrit “anlamsız” ve topluma zararlı olacaktır. İsveç’in stratejisinin temelinde “insanların aptal olmadığı” kabulü yatıyordu. Profesör Giesecke, influenza’dakine benzer, yani %0,1 ile 0,2 arasında bir ölüm oranı bekliyor; İtalya ve New York’un virüse çok hazırlıksız yakalandığını ve kendi risk gruplarını korumadıklarını ileri sürüyor.
İtalya'dan gelen son rakamlara göre (s.12-13), testleri pozitif çıkan yaklaşık 17.000 doktor ve hemşireden 60’ının öldüğünü gösteriyor. Bu da Kovid-19 ölümcüllüğünün, 50 yaşının altındakiler için %0,1’den daha az; 50-60 yaş aralığındakiler için %0,27; 60-70 yaş aralığındakiler için %1,4; 70-80 yaş aralığındakiler içinse %12,6 olduğu sonucunu veriyor. Bu ölümler korona virüsüyle olup, illa korona virüsünden olmadığından dolayı ve %80’e varan oranda insan belirti göstermediği ve bazılarına da test yapılmamış olduğu için, bu rakamlar bile yüksek olabilir. Yine de bu değerler toplamda, örneğin Güney Kore’dekilerle uyumlu olup, genel nüfus için influenza aralığındadır.
İtalyan Sivil Savunma Kurumu başkanının Nisan ayı ortasında yaptığı açıklamaya göre, Lombardiya’daki bakım evlerinde 1800’den fazla insan ölmüştür ve birçok vakada ölüm nedeni hala açık değildir. Lombardiya’nın bazı bölgelerinde bulunan huzur evleri ve bakım evlerindeki bakımın, bunun sonucunda da tüm sağlık sisteminin, kısmen virüs korkusu ve tecrit nedeniyle, çökmüş olduğu zaten biliniyordu.
Belçika'dan gelen son rakamlar, orada da tüm fazladan ölümlerin %50’den biraz fazlasının, genel tecritten yarar görmeyen bakım evlerinde olduğunu gösteriyor. Bu ölümlerin %6’sının Kovid-19’dan olduğu “teyit edilmiştir”, %94’ünde ise Kovid-19 “kuşkusu” vardır. Testleri pozitif çıkmış insanların (bakım evi çalışanları ve sakinleri) yaklaşık %70’i hiç belirti göstermemiştir.
İngiltere’de yayınlanan Guardian gazetesinde, Kovid-19 ölümlerinde hava kirliliğinin “ana etken” olabileceğine işaret eden yeni araştırmalardan alıntılar yapılıyor. Örneğin, dört ülkedeki ölümlerin %80’i (Lombardiya ve Madrid dahil) en fazla hava kirliliği olan yerlerdeydi.
Kaliforniyalı Dr. Dan Erickson, çok izlenen basın açıklamasında Kovid-19 konusundaki gözlemlerini anlattı. Kaliforniya ve diğer eyaletlerdeki hastaneler ve yoğun bakım üniteleri şu ana kadar büyük ölçüde boş kalmıştır. Dr. Erickson, ABD’denin birçok eyaletinde doktorların hemfikir olmasalar da Kovid-19 yazılı ölüm belgeleri vermeye “zorlandıklarını” belirtiyor. Dr. Erickson, sağlıklı insanların değil yalnızca hastaların karantinada tutulmasını tavsiye ediyor, bunun aksinin beden ve ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkilere yol açabileceğine dikkat çekiyor. Alkolizm, depresyon, intihar, çocuk ve eşlerin kötü muameleye maruz kalması gibi “ikincil etkiler”de önemli ölçüde artış gözlenmeye başlamış durumdadır. Dr. Erickson, çeşitli ülkelerden gelen rakamlara dayanarak, Kovid-19’un ölümcüllüğünün, influenza gibi yaklaşık %0,1 olduğunu hesaplamaktadır. Dr Erickson’a göre, yüz maskeleri gündelik hayatta değil, hastanedeki gibi akut durumlarda mantıklıdır.
Almanya’da yayınlanan DIE ZEIT gazetesi, Almanya'daki hastanelerindeki boş yatak oranlarına odaklanmaktadır. Bazı bölümlerde %70 gibi yüksek oranlara rastlanıyor. Akut olarak hayati olmayan kanser tetkikleri ve organ nakilleri, şu ana kadar ortada olmayan Kovid-19 hastalarına yer açmak amacıyla iptal edilmektedir.
İngiltere’de yapılan yeni bir analiz, sağlık sistemini kullanamadıkları veya kullanmak istemedikleri için şu anda haftada yaklaşık 2000 kişinin Kovid-19 olmaksızın evlerinde öldüğü sonucuna varıyor. Bunlar en başta, kronik hastalıkları olan insanların yanısıra kalp krizi ve inme geçiren acil servis hastalarıdır.
Avusturya’da araştırmacılar, Mart ayında ülkede Kovid-19’dan ölenlerden daha fazla insanın, tedavisi yapılmayan kalp krizlerinden öldüğü sonucuna varmıştır.
Almanya’da, toplu taşıma araçlarında ve alışveriş yerlerinde maske zorunluluğu getirilmişti. Dünya Tıp Birliği başkanı Frank Montgomery, bunu “yanlış”, bu amaçla kullanılan atkı veya kumaşları ise “gülünç” bulduğunu belirterek eleştirmişti. Gerçekten de araştırmalar, İsviçreli enfeksiyolog Dr. Vernazza’nın bir "medya aldatmacası" diye söz etmesine neden olan, gündelik hayatta maske kullanımının, sağlıklı ve belirti göstermeyen insanlara neden ölçülebilir bir yarar getirmediğini gösteriyor. Bunu eleştiren başkaları da "kamusal alanda görünür halde olan zoraki bir itaat" simgesi olduğundan söz ediyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün 2019 yılında yayınlanan bir çalışmasında, “sosyal mesafe”, seyahat kısıtları ve tecritler gibi önlemlerin etkisine ilişkin ya hiç kanıt bulunmadığını veya çok az kanıt olduğu ortaya konmuştu. (Orijinal çalışma)
Almanya’daki bir laboratuvar tarafından Nisan ayı başında belirtildiği gibi, Dünya Sağlık Örgütü’nün tavsiyelerine uygun olarak, Kovid-19 virüsü spesifik hedef dizisi negatif olup, yalnızca daha genel korona virüs hedef dizisi pozitif bile olsa, Kovid-19 virüs testleri artık pozitif kabul ediliyor. Halbuki, bu durum diğer korona virüslerinin (soğuk algınlığı virüslerinin) de hatalı pozitif test sonuçları tetiklemesine yol açabiliyor. Bu laboratuvar aynı zamanda, Kovid-19 antikorlarının çoğunlukla belirtilerin ortaya çıkışından yalnızca iki üç hafta sonra belirlenebildiğini de açıkladı. Bu durum, Kovid-19’a zaten bağışıklık geliştirmiş insanların gerçek sayısının olduğundan düşük tahmin edilmemesi için hesaba katılmalıdır.
Hem İsviçre'de hem de Almanya'da, bazı politikacılar “koronaya karşı zorunlu aşılama” çağrısında bulunmuştu. Halbuki, 2009/2010 yılındaki “domuz gribi” denilen hastalığa karşı yapılan aşılar, örneğin, özellikle de çocuklarda bazen şiddetli olabilen nörolojik tahribata ve milyonluk tazminatlar ödenmesine yol açmıştır.
Profesör Christopher Kuhbandner, korona önlemlerine ilişkin bilimsel gerekçe eksikliği üzerine şunları söylemiştir: “Yeni enfeksiyonlara ilişkin rakamlar, korona virüsünün gerçek yayılımının çok çarpıcı bir biçimde abartılmasına neden oluyor. Yeni enfeksiyonlarda gözlenen hızlı artış, neredeyse tümüyle, test sayısının zaman içinde hızla arttığı gerçeğinden kaynaklanıyor (bkz. alttaki şekil). Yani, en azından bildirilen rakamlara göre, korona virüsünün eksponansiyel (giderek hızlanan) yayılımı aslında hiçbir zaman olmadı. Bildirilen yeni enfeksiyon sayıları, yeni enfeksiyon sayısının Mart ayı başından veya ortasından bu yana azaldığı gerçeğini gizliyor.”
Yeşil: Enfekte olan insanların gerçek sayısı; kırmızı: daha fazla sayıdaki teste bağlı artış.
İsveç: Medya ile gerçek
Çoğu medya kuruluşu dimdik yükselen bir eğri gösterdiği için, İsveç’te ölümlerin azalması bazı okurları şaşırtmıştı. Bunun nedeni nedir? İsveçli yetkililer, çok daha anlamlı olan, ölüm tarihi itibariyle gerçekleşen gündelik ölüm sayılarını yayınlarken, çoğu medya kuruluşu haber tarihi itibariyle gerçekleşmiş kümülatif ölüm rakamlarını veriyor.
İsveçli yetkililer, yeni haber yapılan tüm ölüm vakalarının son 24 saatte olmadığını her zaman vurguluyor, ama çoğu medya kuruluşu bunu yok sayıyor (bkz. aşağıdaki grafik). Tüm ülkelerde olduğu gibi İsveç’teki en son rakamlar da bir biçimde artabilecek olsa bile, bu geneldeki azalma eğilimini değiştirmez.
Buna ek olarak, bu rakamlar illa korona virüsünden olan ölümleri değil, korona virüslü ölümleri temsil ediyor. İsveç, Avrupa’daki en düşük yoğun bakım kapasitelerinden birine sahip olduğu halde, genel halk üzerindeki etki en alt düzeyde kalırken, ölümlerin %50’si hassasiyeti yüksek bakım evlerinde gerçekleşmiş olup, İsveç’teki ortalama ölüm yaşı da 80’in üzerindedir.
Halbuki, İsveç hükumetine de “korona” nedeniyle, yeni acil durum yetkileri verilmiştir ve daha sonraki temas izleme programlarına hala katılabilir.
Haber tarihinde toplam ölüm sayısı ile ölüm tarihinde gündelik ölüm sayısı. (OWD / FOHM)
Büyük Britanya’daki durum
İngiltere’de ölümler son haftalarda keskin bir artış göstermiş olsa da, halen son elli yılın güçlü grip mevsimleri aralığındadır (bkz. aşağıdaki grafik). İngiltere’de de fazladan ölümlerin %50'ye varan bölümü genel tecritten yarar görmeyen bakım evlerinde olmuştur.
Dahası, fazladan ölümlerin %50'ye varan bölümü Kovid-19-dışı ölümler olup, %25'e varan oranda evlerde gerçekleşmiş olduğu söyleniyor. Bu nedenle, genel tecritin toplumun tamamı için aslında yararlı mı zararlı mı olduğu belli değildir.
İngiltere’de yayınlanan Spectator gazetesinin editörü, hükumet kuruluşlarının, tecritin uzun vadede, 150.000 fazladan ölüm yol açacağını beklediğini iddia ediyor. Bu rakam Kovid-19’un yol açması beklenen ölümlerden önemli ölçüde fazladır. En son olarak, 17 yaşındaki bir öğrenci-şarkıcının tecrit nedeniyle yaşamına son verdiği duyuldu.
İngiltere’de, (İsveç dahil) çoğu diğer ülkenin aksine, 15 - 64 yaş aralığındaki insanlarda bile, ölüm sayısının önemli ölçüde yükselmiş olması dikkat çekicidir. Bunun nedeni, önceden var olan ve sık rastlanan kalp-damar hastalıkları veya tecritin etkileri olabilir.
InProportion adlı proje kapsamında, İngiltere’de şu andaki ölüm sayılarını önceki grip salgınları ve başka ölüm nedenleriyle karşılaştıran çok sayıda yeni grafik yayınlanmıştır. İngiltere’nin durumunu ve önlemleri eleştirel bir biçimde ele alan diğer websiteleri, Lockdown Skeptics ve UK Column’dur.
İngiltere: Haftalık tüm nedenlerden ölüm sayısı (InProportion)
İsviçre: Fazladan ölümler güçlü grip dalgalarınınkinin epey altında
Cenevre Üniversitesi tarafından yapılan ilk serolojik araştırmada, Cenevre kantonunda önceden düşünüldüğünden en az altı kat daha fazla insanın Kovid-19’a maruz kaldığı sonucuna varılmıştır. Bu ise, resmi kaynaklar ölümcüllük oranını hala %5’e kadar, diye veriyor olsa da Kovid-19’un ölümcüllüğünün İsviçre’de de %1’in altına düştüğü anlamına geliyor.
En şiddetli etkilenen Ticino kantonunda bile, fazladan ölümlerin neredeyse yarısı genel tecritten yarar görmeyen bakım evlerinde olmuştur.
İsviçre’de, 1,85 milyon kişi veya tüm çalışanların üçte birinden fazlası, kısaltılmış mesai yapmak üzere şimdiden kaydedildi. Mart’tan Haziran’a kadar olan dönem için bunun ekonomik maliyetinin 32 milyar İsviçre Frangı olacağı tahmin ediliyor.
Infosperber: Korona: Medyanın papağanlığı. “Büyük medya kuruluşları, Kovid-19 rakamları için kuşkulu verileri dayanak aldıkları gerçeğini gizliyor.”
Ktipp: İsviçreli yetkililer: Rakamların neredeyse hiçbirinin 'garantisi yok'. “Bu yılın ilk 14 haftasında, son beş yıla göre daha az 65 yaşının altında insan öldü. 65 yaşının üzerindekiler arasında da rakam görece düşüktü.”
Aşağıdaki grafik, 2020 yılının ilk dört ayındaki toplam ölüm sayısının normal aralıkta, Nisan ayı ortasında ise hala 2015 yılı grip dalgasındakinin yaklaşık 2000 kişi daha altında olduğunu gösteriyor. Ölümlerin %50’si tecritten yarar görmeyen bakım evlerinde olmuştur.
Toplamda, hastaneler ve yoğun bakım üniteleri büyük ölçüde kapasitelerinin altında çalışırken ve birçok ameliyat iptal edilmiş durumdayken, fazladan ölümlerin yaklaşık % 75’i evlerde gerçekleşmiştir. Bu nedenle, İsviçre’de de “tecrit”in kurtardığından daha fazla cana malolmuş olma olasılığına ilişkin çok ciddi bir soruyu ortaya çıkıyor.
Toplam ölümler ile beklenen değerlerin karşılaştırması, 2010’dan 2020’ye (BFS)
Politik güncellemeler
Video: Avustralya’nın Queensland eyaletinde, gece görüş donanımı olan bir polis helikopteri, bir evin çatısında gece bira içen ve böylece “Korona düzenlemeleri”ni ihlal eden üç genç adamın izini sürerek yakaladı. Gençlere, megafonla binanın “polis tarafından sarıldığı” ve çıkışa gelmek zorunda oldukları bildirildi. Herbirine 1000’er Avustralya doları ceza yazıldı.
İsrail’de, ulusal anti-terör gizli servisi Shin Bet, polisle işbirliği yaparak, Mart ayının ortasından beri Kovid-19 bağlamında, temas izleme ve ev hapsi emri için, halkın cep telefonlarını izlemekle görevlendirilmiştir. Bu önlemler başlangıçta Parlamento’nun onayı olmaksızın alınmış olup en az Nisan sonuna kadar yürürlükte kalacaktır.
OffGuardian: Pandemiden Totaliterliğe giden yolun 7 Adımı
İsviçre polisinin özel bir birimi tarafından gözaltına alınıp, bir psikiyatri kliniğine gönderilmiş olan, korona önlemlerini eleştiren İsviçreli doktor (bkz. 15 Nisan tarihli güncelleme), bu arada salıverildi. Weltwoche dergisinde yayınlanan bir haber, doktorun gerçek dışı nedenlerle gözaltına alındığını açıklıyor: Akrabalarına ve yetkililere yönelik bir tehdidi de yoktur, dolu bir silah taşıması da söz konusu değildir. İşte bu yüzden, bunun siyasi motivasyonla yapılmış bir operasyon olma olasılığı vardır.
Medya denetim kurumu, Mart ayında korona uygulamalarını eleştiren doktorlarla söyleşi yapan Münih’teki bir yerel radyo istasyonuna, şikayetler nedeniyle “bu tür sorunlu yayınların gelecekte yapılmaması gerektiğini” bildirdi.
Bir Alman uzman avukata ait olan kollateral.news websitesinde, “tecrit yüzünden çekilen eziyet” ve Almanya’daki hastanelerin gerçek durumuna ilişkin haberler toplanıyor.
Almanya’da pratisyen hekimler, “korona krizinin daha sorumlu bir biçimde ele alınması” için politika ve bilim dünyasına yönelik bir çağrı yayınladılar.
Hem Avusturya'da hem de Macaristan'da, korona önlemlerini eleştiren doktorlar meslekten men edilme tehdidi altında.
Nijerya’da, resmi rakamlara göre, şu ana kadar virüsten ölenlerden daha fazla insan, korona sokağa çıkma yasağını uygulayan polis tarafından öldürüldü.
Raporu Video olarak izlemek için tıklayınız.
► Kaynak: swprs.org
Comments