Dünyaca Tanınmış Üç Fizikçinin İKLİM ELEŞTİRİSİ
- CoronaGerçeği
- 8 Nis
- 7 dakikada okunur

Dünyaca tanınmış üç fizikçi, Richard Lindzen, William Happer ve Steven Koonin Hollanda'daki bir mahkeme davası için hazırladıkları uzman görüşü raporunda fosil yakıtlar ve CO2 emisyonlarının iklim değişikliği üzerindeki etkisine dair mevcut bilimsel anlayışa ve "net sıfır" hedefi gibi politika önerilerine yönelik eleştirilerini üç ana başlıkta toplamaktadır.
Temel argümanları,
"net sıfır" emisyon hedefinin felaketle sonuçlanacağı,
IPCC (Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneli) raporlarının bilimsel değerinin olmadığı ve hükümet kontrolünde olduğu,
bilimin fosil yakıtların tehlikeli iklim değişikliğine neden olmadığını gösterdiğidir.
Bu uzman görüşü, mahkemenin iklim değişikliği ve enerji politikalarına dair bulgularının bilimsel temelden yoksun olduğunu savunmaktadır.
Raporun giriş bölümü ve özeti altta yer almaktadır.
RAPORUN GİRİŞ BÖLÜMÜ
Dünya, Atmosfer ve Gezegen Bilimleri Profesörü, Emekli
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü
Fizik Profesörü, Emekli
Princeton Üniversitesi
Üniversite Profesörü, New York Üniversitesi
Hoover Enstitüsü Kıdemli Üyesi
30 Kasım 2023
Lahey Temyiz Mahkemesi - Lahey/Hollanda
Shell v. Milieudefensie davasında ‘Çevre ve İnsan’ Vakfı (Stichting ‘Milieu en Mens’, M&M) için hazırlanan ve Lahey Temyiz Mahkemesi'ne sunulan uzman görüşü
Bu uzman görüşü, M&M'nin müdahil olduğu Shell v. Milieudefensie ve diğerleri davasında ('İklim Davası') Lahey Temyiz Mahkemesi'ne sunulmak üzere 'Çevre ve İnsan' Vakfı (Stichting 'Milieu en Mens', M&M) için hazırlanmıştır. Bu görüş ortaklaşa yazılmıştır ve ortak görüşümüzü temsil etmektedir. Bu görüşü hazırlamak için harcadığımız zaman ücretsiz olarak sağlanmıştır.
On yıllardır radyasyon fiziği, dinamik ısı transferi ve bilgisayar modellemesi gibi küresel ısınma tartışmasıyla doğrudan ilgili konularda uzmanlaşmış kariyer fizikçileriyiz.
Her birimiz, çoğu iklim bilimi veya yakından ilişkili konular üzerine olmak üzere 200'den fazla hakemli makale yayınladık.
Özgeçmişlerimiz ekte yer almaktadır.
Bizim görüşümüze göre, Lahey Bölge Mahkemesi'nin "tehlikeli" iklim değişikliği ve aşırı hava olaylarının fosil yakıtlardan kaynaklanan CO2 emisyonlarından kaynaklandığına dair bulguları
bilimsel yöntemle çelişmekte
ve yalnızca hükümet görüşleri, fikir birliği, akran değerlendirmesi ve özenle seçilmiş veya tahrif edilmiş veriler gibi bilimsel olmayan yöntemlerle desteklenmektedir.
Bilim, fosil yakıtların ve CO2'nin tehlikeli iklim değişikliğine neden olmayacağını göstermektedir.
Aksine, fosil yakıtlar ve CO2 emisyonları "net sıfıra" düşürülürse, kitlesel açlık da dahil olmak üzere dünya çapındaki insanlar için feci sonuçlar olacaktır.
Görüşümüz özellikle, Lahey Bölge Mahkemesi'nde İklim Davası'nda ortaya çıkan aşağıdaki temel konular etrafında düzenlenmiştir:
Birincisi, fosil yakıt ve CO2 emisyonları "net sıfıra" düşürülürse, kitlesel açlık ve güvenilir ve ucuz enerjinin kaybı da dahil olmak üzere yoksullar, dünya çapındaki insanlar, gelecek nesiller ve Batı için feci sonuçlar olacaktır. Bu eylem, İklim Davası'nın ilgilendiği insan haklarını baltalayacak ve ilk üç BM sürdürülebilir kalkınma hedefinin (SKH) gerçekleşmesini engelleyecektir - yoksulluk yok, açlık sıfır ve iyi sağlık ve refah.
İkinci olarak, Mahkeme ilk derece mahkemede iklim biliminin durumunu Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporlarıyla eşitledi. Bölüm II'de IPCC raporlarının bilimsel olarak hiçbir değerinin olmadığını gösteriyoruz çünkü IPCC hükümet tarafından kontrol ediliyor. Dolayısıyla IPCC yalnızca hükümet görüşlerini temsil ediyor, bilimi değil ve bu nedenle Mahkeme'nin görüşü için hiçbir bilimsel temel sunmuyor.
Üçüncü olarak, bu Mahkeme ilk derece mahkemede "tehlikeli" iklim değişikliğinin ve aşırı hava olaylarının fosil yakıtlardan kaynaklanan CO2 emisyonlarından kaynaklandığını tespit etti. Bölüm III'te bu sonuçların bilimsel yöntemle çeliştiğini ve yalnızca fikir birliği, akran değerlendirmesi, hükümet görüşleri ve özenle seçilmiş veya tahrif edilmiş veriler gibi bilimsel olmayan yöntemlerle desteklendiğini gösteriyoruz. Yüzlerce araştırma makalesi, özellikle kuru tarım alanlarında artan atmosferik CO2 konsantrasyonlarının son derece yararlı etkilerini doğruluyor.
RAPORUN ÖZETİ
1. Fosil Yakıtların ve CO2 Emisyonlarının "Net Sıfır"a İndirilmesinin Felaketle Sonuçlanacağı:
Yazarlar, fosil yakıtların ve CO2 emisyonlarının "net sıfır"a indirilmesinin yoksullar, dünya genelindeki insanlar, gelecek nesiller ve Batı için "kitlesel açlık" ve "güvenilir ve ucuz enerji kaybı" dahil olmak üzere feci sonuçlar doğuracağını savunmaktadırlar. Bu argümanlarını şu noktalara dayandırmaktadırlar:
CO2'nin Yaşam İçin Önemi: "Karbon dioksit, yaşamın mucize molekülüdür. Yeryüzündeki neredeyse tüm yaşamın temelidir." CO2'nin fotosentez yoluyla bitki büyümesi ve dolayısıyla besin zinciri için hayati olduğu vurgulanmaktadır.
Daha Fazla CO2'nin Daha Fazla Gıda Üretmesi: Atmosferdeki CO2 artışının bitki büyümesini ve gıda üretimini ("gübreleme etkisi") artırdığına dair çok sayıda deneysel sonuç sunulmaktadır. Sanayi Devrimi'nden bu yana atmosferdeki CO2 artışının tarımsal verimliliği önemli ölçüde (%21 oranında) artırdığı belirtilmektedir. "Artan atmosferik CO2 seviyesi, giderek artan gıda üretimi ve toplam biyolojik çıktı sağlayan tek küresel doğal kaynak olabilir." (Sylvan Wittwer alıntısı)
CO2'nin Kurak Bölgelerdeki Gıda Üretimini Artırması: Artan CO2 seviyelerinin bitkilerin su kaybını azaltarak kurak bölgelerde daha fazla gıda üretmelerine yardımcı olduğu ifade edilmektedir.
Fosil Yakıtların Sosyal Faydaları: Uygun fiyatlı ve bol fosil yakıtların, geçmişte krallara özgü olan özgürlük, refah ve sağlık seviyesini sıradan insanlara sağladığı vurgulanmaktadır. Geçtiğimiz 2000 yıllık kişi başına düşen GSYİH grafiği bu durumu desteklemek için sunulmaktadır.
"Net Sıfır"ın Azotlu Gübre Üretimini Engelleyerek Kitlesel Açlığa Neden Olacağı: Azotlu gübrenin (doğal gazdan üretilir) küresel gıda üretiminde kritik bir rol oynadığı ve dünya nüfusunun yaklaşık yarısını desteklediği belirtilmektedir. "Net sıfır" hedefinin fosil yakıtları ve dolayısıyla azotlu gübre üretimini ortadan kaldıracağı ve bunun da "kitlesel açlığa" yol açacağı savunulmaktadır. Sri Lanka'daki azotlu gübre yasağının yol açtığı olumsuz sonuçlar örnek olarak verilmektedir.
2. IPCC Raporlarının Bilimsel Değeri Olmadığı, Hükümet Kontrollü Görüşleri Yansıttığı:
Yazarlar, Lahey Bölge Mahkemesi'nin iklim bilimi durumunu IPCC raporlarıyla eş tutmasının hatalı olduğunu savunmaktadırlar. IPCC'nin "Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli" adından da anlaşılacağı üzere, hükümet kontrolünde bir kuruluş olduğu ve bu nedenle yalnızca hükümet görüşlerini yansıttığı, bilimsel bir temel sunmadığı iddia edilmektedir.
Hükümetlerin SPM'leri Kontrolü: IPCC'nin "Politikacılar İçin Özetler" (SPM'ler) bölümünün, bilim insanları değil, üye hükümetler tarafından satır satır onaylandığı vurgulanmaktadır. "IPCC Bilgi Notu: IPCC raporları nasıl onaylanır? 'Onay', IPCC Politika Yapıcılar İçin Özetleri (SPM'ler) için kullanılan süreçtir. Onay, materyalin ayrıntılı, satır satır tartışmaya tabi tutulduğunu ve raporu hazırlayan bilim adamlarıyla istişare içinde katılan IPCC üye ülkeleri arasında anlaşmaya varıldığını gösterir." Bu durum, SPM'lerin yalnızca hükümet görüşlerini temsil ettiği ve güvenilir bilimsel veri olarak kabul edilemeyeceği anlamına gelmektedir.
SPM'lerin Tam Raporları Geçersiz Kılması: IPCC kurallarının, yayınlanan tüm IPCC raporlarının SPM'lerde hükümetlerin kabul ettiği CO2 ve fosil yakıtlar hakkındaki görüşlerle tutarlı olmasını gerektirdiği belirtilmektedir. Bilim insanlarının yazdığı taslakların, SPM'lerle uyumlu hale getirilmek üzere yeniden yazıldığı iddia edilmektedir.
1995 IPCC Raporu Örneği: 1995 IPCC Bilim Raporu'nun 8. bölümünün taslağında bağımsız bilim insanlarının "Bugüne kadar hiçbir çalışma, gözlemlenen (iklim ısınmasının) tamamının veya bir kısmının (insan kaynaklı) nedenlere olumlu bir şekilde atfedildiğini göstermemiştir." şeklinde bir sonuca vardığı, ancak hükümetlerin yazdığı SPM'nin tam tersi bir ifade ("Kanıtların dengesi, küresel iklim üzerinde fark edilebilir bir insan etkisine işaret etmektedir.") içerdiği ve bilim insanlarının taslağının SPM ile tutarlı hale getirilmek üzere yeniden yazıldığı öne sürülmektedir.
3. Bilimin Fosil Yakıtların ve CO2'nin Tehlikeli İklim Değişikliğine ve Aşırı Hava Olaylarına Neden Olmadığını Gösterdiği:
Yazarlar, bilimsel yöntemin (teorik tahminlerin gözlemlerle doğrulanması) hükümet görüşleri, fikir birliği, hakem değerlendirmesi veya seçilmiş/tahrif edilmiş veriler olmadığını vurgulayarak, mevcut iklim değişikliği anlatısının bilimsel temellerini sorgulamaktadırlar.
Bilimsel Yöntemin Önemi: Nobel Fizik Ödülü sahibi Richard Feynman'ın "Bir teorinin hesabının sonucunu doğayla karşılaştırırız... işe yarayıp yaramadığını görmek için doğrudan gözlemlerle karşılaştırırız. Deneyle uyuşmazsa, yanlıştır. Bu basit ifadede bilimin anahtarı vardır." şeklindeki tanımı aktarılmaktadır.
İklim Modellerinin Başarısızlığı: Katastrofik ısınma ve aşırı hava olaylarını öngören iklim modellerinin temel bilimsel testi (gözlemlerle uyum) geçemediği ve bu nedenle bilimde asla kullanılmaması gerektiği savunulmaktadır. CMIP5 ve CMIP6 modellerinin gözlemlenen sıcaklık artışlarını doğru bir şekilde tahmin edemediğine dair kanıtlar sunulmaktadır. John Christy'nin CMIP5 modellerinin 102 tahmininin gerçek dünya gözlemleriyle önemli ölçüde uyuşmadığına dair analizi ve Steven Koonin'in CMIP6 modellerinin CMIP5'ten daha iyi performans göstermediğine dair değerlendirmesi aktarılmaktadır.
600 Milyon Yıllık CO2 ve Sıcaklık Verilerinin Çelişkisi: Son 600 milyon yıllık CO2 seviyeleri ve sıcaklık verilerini gösteren bir grafik sunularak, bu dönem boyunca genellikle CO2 ve sıcaklık arasında ters bir ilişki olduğu ve yüksek CO2 seviyelerinin katastrofik küresel ısınmaya neden olacağı teorisinin bu verilerle çeliştiği iddia edilmektedir.
Atmosferik CO2'nin "Aşırı Doygunluğu": Radyasyon fiziği uzmanlıklarına dayanarak, atmosferdeki CO2'nin mevcut seviyelerde "ağır bir şekilde doygun" olduğu ve bu nedenle daha fazla CO2 artışının çok az bir ısınma etkisine sahip olacağı savunulmaktadır. IPCC'nin formülüne dayanan bir grafik ile her 50 ppmv CO2 konsantrasyonu artışı için daha az küresel ısınma beklendiği gösterilmektedir.
Grafiğin Rapordaki Açıklaması
Aşırı Hava Olayları Teorisine Yönelik Eleştiriler: Aşırı hava olaylarının (ısı dalgaları, kasırgalar, deniz seviyesi yükselmesi, orman yangınları, seller, kuraklıklar) fosil yakıtlar ve CO2'den kaynaklandığı teorisinin bilimsel yöntemle çeliştiği ve gözlemlerle desteklenmediği ileri sürülmektedir. Yüzyılı aşkın süredir yapılan gözlemlerin çoğu aşırı hava olayında önemli bir değişiklik göstermediği, hatta bazılarının azaldığı veya şiddetinin düştüğü belirtilmektedir. ABD EPA ve John Christy'nin ısı dalgalarına ilişkin verileri, kasırgaların sayısında ve şiddetinde insan etkisine atfedilebilecek bir eğilim olmadığına dair bilgiler ve deniz seviyesi yükselmesi, orman yangınları, seller ve kuraklıklarla ilgili benzer bulgular sunulmaktadır.
Sonuçlar
Yazarların uzman görüşü aşağıdaki temel sonuçları içermektedir:
Fosil yakıtların ve CO2 emisyonlarının "net sıfır"a indirilmesi, kitlesel açlık ve enerji kıtlığına yol açarak feci sonuçlar doğuracaktır.
Bu eylem, insan haklarını zedeleyecek ve Birleşmiş Milletler'in sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin (özellikle yoksulluğun sona erdirilmesi, açlığın sona erdirilmesi ve sağlıklı ve iyi yaşam) gerçekleştirilmesini engelleyecektir.
IPCC hükümet kontrolünde olduğu için bilimsel değil, hükümet görüşlerini yansıtmaktadır ve bu nedenle mahkemenin görüşü için bilimsel bir temel oluşturmamaktadır.
Bilim, fosil yakıtların ve CO2'nin "tehlikeli" iklim değişikliğine ve aşırı hava olaylarına neden olmadığını göstermektedir.
Yazarlar, bilimsel kariyerlerine dayanarak, Lahey Bölge Mahkemesi'nin "net sıfır" emisyon hedefinin gerekli olduğu, IPCC raporlarının iklim biliminin durumunu temsil ettiği, IPCC modellerinin güvenilir projeksiyonlar sağladığı ve fosil yakıtların aşırı hava olaylarını ve "tehlikeli" iklim değişikliğini artırdığı yönündeki bulguları ve varsayımları için bilimsel bir temel olmadığını yinelemektedirler. Ayrıca, CO2'nin yaşam için hayati öneme sahip olduğunu ve "net sıfır" hedefinin gıda üretimini azaltacağını, azotlu gübre üretimini engelleyerek kitlesel açlığa neden olacağını ve düşük maliyetli enerjiyi ortadan kaldıracağını vurgulamaktadırlar.
Saygılarımla,
Richard Lindzen, William Happer, Steven Koonin
Kaynak :
Raporun Orijinali
Diğer yayınladığınız haberlere de bakınca yapılmak istenen dünya düzeninin insanları nasıl bağımlı mecbur ve korku dolu itaatkar hale getireceklerini gözler önüne seriyorsunuz. Aynı fikirdeyim umarım böyle devam edersiniz.