Büyük Britanya’ya gitmek üzere yola çıkmış olan virüs test kitleri, korona virüsü bileşenleri içerdikleri için iade edilmek zorunda kalınmıştır.
Yüzbinlerce fazladan ölüm olacağı tahmininde bulunan, ama herhangi bir dergi tarafından yayınlanmamış veya gözden geçirilmemiş olan, British Imperial College’a ait inceleme, şu anda artık görüldüğü gibi, büyük ölçüde gerçekçi olmayan varsayımlara dayanıyor.
Avrupa sağlık otoritesi ECDC, testleri pozitif olan ya da “pozitif olduğu varsayılan” cesetlerin ele alınmasına yönelik çok sıkı kurallar yayınlamıştır. Bugüne dek seyreden çok düşük ölüm oranları göz önüne alındığında, bu tür kurallar tıbbi açıdan sorgulanabilir görünüyor. Buna rağmen, sağlık ve cenaze işleri üzerindeki yükü önemli ölçüde artırmış, aynı zamanda da medyada şiddetli bir etki yapmıştır.
Almanya’da devlete ait bir medya kuruluşu, Profesör Sucharit Bhakdi’nin Başbakan Merkel’e yazdığı Açık Mektup’u eleştiren bir yorum yayınlamıştır.
Britanya Yüksek Mahkemesi eski yargıcı Jonathan Sumption, BBC tarafından yapılan bir söyleşide İngiltere’deki önlemler konusunda, “İşte bir polis devleti tam da buna benzer” açıklamasında bulunmuştur.
Guardian gazetesi 2018 yılında bile şöyle yazıyordu: “Kirlilik ve grip, akciğer hastalıklarında hızlı bir yükselişe yol açıyor". Solunum yolları hastalıklarındaki tırmanışın hastane acil servisleri üzerinde oluşturduğu baskıdan duyulan endişeye bir de uzman doktor eksikliği eklenmiştir.
Mikrobiyoloji, viroloji ve enfeksiyon epidemiyolojisi uzmanı Profesör Martin Haditsch, Kovid-19 önlemlerini şiddetle eleştiriyor. Bunlar “tümüyle temelsiz” olup “sağduyulu muhakemeyi ve etik ilkeleri ayaklar altına almaktadır”.
Almanya’daki bakımevlerinin temsilcileri bile şimdi kısıtlayıcı önlemlerden ve Kovid-19 ile ilgili uygunsuz medya haberlerinden yakınıyor.
Kuzey İtalya’daki Treviso kentinden (Venedik yakınında) gelen rakamlar, Mart ayı sonuna kadar olan 109 pozitif-testli ölüme rağmen, belediye hastanelerindeki toplam ölüm sayısının önceki yıllarla kabaca aynı kaldığını gösteriyor. Bu ise bazı yerlerde geçici olarak yükselmiş olan ölüm sayılarının, tek başına korona virüsünden kaynaklamaktan çok, olasılıkla panik ve çöküş gibi dış etkenlere bağlı olduğunun ek bir göstergesidir.
İsviçre'deki Durum
İsviçre Kamu Sağlığı Ofisi, şu ana kadar %15’inin sonucu pozitif çıkan, yaklaşık 139.330 Kovid-19 testi yapılmış olduğunu bildiriyor. Bu sayı da diğer ülkelerin bilinen değerlerine uygun olup, İsviçre’de de artıyor gibi görünmemektedir.
Sadece medyada sık sık söz edilen test sayısı git gide hızlanarak artıyor, ama “enfekte olan”, hasta ve hatta ölenlerin sayısı artmıyor.
Buna karşın, 31 Mart’ta yeni bir haftalık ölüm sayısı istatistiği yayınlanmıştır ve bu istatistikte ilk kez, 12. takvim haftası için (22 Mart’a kadar) İsviçre’deki 65 yaş üstü grubun toplam ölüm sayısının artacağı tahmini yapılmaktadır (bkz. aşağıdaki grafik). Özellikle, toplam ölüm sayısının haftada 200’e kadar artması beklenmektedir.
Federal Ofis’e göre, bu artış “mevcut salgının bir göstergesi” ’dir. Burada şu sorun ortaya çıkıyor: 22 Mart’a kadar İsviçre’de toplam 106 pozitif-testli ölüm vardır. Haftada 200 ölüm gibi bir artış, ek ölümlerin büyük bölümünün virüsten değil, “karşı önlemler” ‘den kaynaklandığı anlamına gelir.
Bir diğer açıklama ise bir sonraki haftaya (13. hafta) ait yaklaşık 200 pozitif-testli ölümün zaten hesaba katıldığıdır. Bu ise bütün pozitif-testli ölümlerin ek ölümler olarak kabul edildiği anlamına gelir. Halbuki, yaş ve hastalık profiline olduğu gibi uluslararası deneyime de bakıldığında, bu çok kuşkulu bir varsayım olacaktır.
Nitekim de bu sorumluluğu reddetmek üzere rapora şu satırlar eklenmiştir: “Bu ilk tahminler hala çok şüphelidir, bu nedenle de hiçbir kesin rakam yayınlanamaz”.
Eğer bu pozitif-testli ölümlerin büyük bir bölümünün (yaş ortalaması: 83) ek ölümler olmadığı ortaya çıkarsa, ya toplam ölüm sayıları artmayacak ya da bazı uzmanların korktuğu gibi, aslında alınmış sert önlemler yüzünden artmış olacaktır.
22 Mart 2020’ye kadar haftalık ölüm sayıları (BFS, 31 Mart 2020 veri durumu)
İsviçre’de bir gazete, mevcut toplam ölüm sayılarını önceki yıllarla karşılaştırmalı olarak göstermiştir (bkz. aşağıdaki grafik). Bu ise mevcut ölüm sayısının, eğer gerçekten artmış olsa bile, hala geçmiş yıllarda şiddetli griplerin olduğu kış mevsimi rakamlarının altında olduğunu gösteriyor.
Yıl içindeki haftalık ölüm sayıları. Son tarih 22 Mart, 31 Mart değil (TA)
Almanya'daki Durum
Almanya’daki Robert Koch Enstitüsü’nün en son yayınlanan grip raporu’na göre, akut solunum yolları enfeksiyonlarının sayısı ülke çapında “keskin bir düşüş göstermiştir. “Tüm yaş gruplarına” ait değerler düşmüştür.
20 Mart’a gelindiğinde, hastaneye yatan akut solunum yolları vakalarının toplamı da önemli ölçüde azalmıştır. 80 yaş ve üstü grubunda, vaka sayısı önceki haftaya oranla neredeyse yarıya inmiştir.
İncelenen 73 hastanede, bütün solunum yolları vakalarının %7’sine Kovid-19 tanısı konmuştur. Kovid-19 tanısı oranı 35-59 yaş arası gruplarda %16, 60-79 yaş arası gruplarda ise %13’tür.
Bu rakamlar, diğer ülkelerdeki rakamlarla da korona virüslerinin tipik görülme oranına (%5 ile 15) da uymaktadır.
Genel olarak grip-benzeri hastalıklar (üstteki grafik) ve hastanelerdeki akut solunum yolu hastalıkları (alttaki grafik) (Robert-Koch-Enstitüsü, 13. ve 12. haftalar)
DIE ZEIT gazetesinde yayınlanan bir makale, Almanya’daki yoğun bakım hastaları konusunu ele almıştır:
“Şu anda politikacılar, uzmanlar ve birçok yurttaş, enfekte olan insanların her gün artmakta olan sayısını endişeyle izliyor. Yine de korona krizinin ne kadar kötü olduğunu ve Almanya’yı ne zaman vuracağını değerlendirmek için gereken nihai gösterge bu değildir. Çünkü bu rakamlar başından beri, haftalardır artmakta olan test sayısı nedeniyle çarpıtılmış durumdadır.
Sağlık sistemi üzerindeki yükün ölçülebilmesi için, suni solunuma ihtiyaç duyacak kadar ciddi hasta olanların sayısı özellikle önemlidir. Yeterli suni solunum kapasitesi bulunduğu sürece, bu kişilerin çoğunluğu kurtarılabilir. Yalnızca bu yataklar azaldığında, İtalya’daki gibi bir durum tehdit oluşturabilir.
DIVI kayıtları, şu anda Almanya’daki yoğun bakım ünitelerindeki durumun şimdilik rahatladığını gösteriyor. Grabenhenrich, “Hala rahat bir durumdayız,” demektedir. Ciddi hastaların sayısı, enfekte olan hastalar kadar büyük bir hızla artmıyor, öyle de olsa çok iyi ekipmana sahip çok sayıda yoğun bakım yatağı sunulması yine de mümkün olurdu.
► Kaynak: A Swiss Doctor On Covid-19
コメント